9 Mayıs 2006

2005 Nisan Mayıs Ayları

Ne yapayim soyle disime dokunur bir konu bulamadim, seyahat falan da yapamadim su aralar, bir de gripten yattim 15 gundur gecmedi hala veremli gibi oksuruyorum, midemde yaralar cikti onunla ugrasiyorum, isler yogunlasti, yok havalar isindi sogudu derken gunler cabucak geciyor iste.
Bende iki arada bir derede Istanbul Film Festivalini izlemeye calistim, bare oradan lafi acayim sonra nasil olsa bir yerlere akar gider yazim, dedim.

Birkac senedir pek yakindan takip edemiyordum, biletleri onceden ayarlayip gidemiyordum, denk gelirse bakiyordum ama bu sene ozel olarak filmleri okumak kismet oldu, on rezervasyonla birkac film sectim ve gitmeye basladim. Ilk gunler hava cok guzeldi, sonra yeniden kis gibi sogudu simdi tekrar acacak insallah.
Hava guzel olunca, Cumartesi ve Pazar, bir de festival zamani Istiklal caddesini gormeniz lazim. Nasil kalabalik oluyor, nasil herkesin kendini attigi bir yer oluyor, ne cesit kizlar erkekler varmis megerse diyorsunuz, o ne giyim cesitleri, o ne sac bas durumlari, nasil bir genclik var ortalikta, ne kadar cok yabanci yasiyor Istanbulda, ayrica turist olarak da gezenler cogunlukta, millet olarak soyle siralaniyor, Yunanlilar, Ispanyol ve Italyanlar, Almanlar ve Amerikalilar.
Ama benim en cok hosuma giden oyle bir insan seli oradan oraya akiyor ki bunu icine girip yasamak lazim, nasil bir kosturmaca, nasil bir heyecan, hareket, dalgalanma, coluk cocuk, buyuk, erkek, kadin, bir karmasa seklinde ama kendi icinde bir aheng halinde. Sinemaya giden tipler, is icabi o caddeyi kullananlar, isi gucu olmayip sallananlar, gezmeye alisverise gelenler, veya mecburen yolu oradan gecmek zorunda kalanlar, veya oranin her daim hazir ahalisi. Bilumum insan tipleri (selpakci cocuk, tinerci, sarapci, donme, hayat insanlari, seyyar saticilar, gazete satanlar, polisler, copculer, afrikalilar, sokakta yatanlar ve daha binbir cesit).

Ama sinema severler ayri bir ahali, gercek sinema seyircileri, yonetmeni, aktoru, artisti, senaryocusu, isikcisi, tv den tanidiklarimiz, tiyatrodan bildiklerimiz, dizi tipleri, eski gercek sinema sanatcilari v.s her sefer birileri ile burun buruna geliyorsun, salonda onlarla beraber olup film seyretmek hos oluyor, (bazen de yakindan gorunce onlari perdedeki gibi sihirli degiller, nasil da yaslanmislar, veya ayy gozleri ne guzelmis veya yaa pek de hos degilmis gibi seyler diyorsun).
Filmlere gelince, ticari filmlere ve de amerikan sinemasi ile kafalari yikananlara hos bir degisiklik oluyor, Avrupa sinemasindan, Cin, Kanada, Meksika, Japon sinemasindan ornekler goruyoruz, enn eski filmlerin tekrari oluyor, (bu sene italyan yonetmenlerin eski filmleri vardi) yillar once gordugun bir film tekrar geliyor (ben bunu gencligimde seyretmistim falan gibi nostalji yapiyorsun) veya hic tanimadigin bir memleketin bir yonetmeni harika bir film yapmis, hayatta festival disi gelip de oynamaz, ne guzel bir sans, burada seyrediyorsun (mesela Kanada’dan “Aklimi Celme” ne guzeldi, Afrika’dan “Koruma” kizlarin sunnet edilmesine parmak basan ne renkli, ne guzel muzikli ama ne buruk bir filmdi)). Bazilari da festivalden sonra tekrar gelecek gitmenizi tavsiye edecegim filmlerdi ( “Lavanta Kokulu Kadinlar” gibi mesela). Her bir film hakkinda konusmak benim 3 saatimi alir, sizi de bayar simdilik burada keseyim.

Istiklal caddesi, suslemeleri ile, gece isiklandirmalariyla, vitrinleri, muzik sesleri, yiyecek yerleri ile nasil bir cumbus icinde bilirsiniz, Saray Muhallebicisi artik fabrika yemekhanesi gibi olmus, ari gibi isliyor, giren cikan, kalkan oturan nasil bir devinim var, ama herhalde kalabaliga yemek yetistirmek icin azicik hile hurda yapiyorlar, tavuk suyu corbalari bozulmus valla, ne tad ne tuz, eski bildigimiz tavuk suyuna sehriye pek degil, sade suya sehriye + birkac tavuk eti olmus, cok bozuldum.
Ayni sekilde Inci’nin de profitrolu bozulmus, acaba usta mi degisti ? kasadaki kiz hep ayni ama !! profitrollerin tadi da eskisi gibi degil artik. Acaba benim agizimin tadi mi bozuldu dersiniz, ikisine de bir sans daha verecegim sonra protesto edecegim. Bu konuda fikri olan simdi konussun, son zamanlarda deneyen varmi???

Istiklal caddesindeki muzik cesidine bakarsaniz, tam her telden caliyor hesabi, bu kadar bir gurultu kirliligi olur yani, kimse de buna dur demiyor, her dukkan ayri birsey caliyor, hemde avaz avaz, yani guzel parcalar icin iyi de, bazilari da hic cekilmiyor, hele son zamanlardaki bazi reklamlarin muzikleri artik arka arkaya dinlemekten kusacaginiz geliyor. Tabi benim gibi gunde 2 veya 3 film yapanlar icin, birinden cikinca digerine girmeden bir seyler atistirmak veya birsey almak, bir cafede oturmak veya yuruyup vakit gecirmek icin tur atarken mecburiyetten butun bunlari goruyorsun, dinliyorsun, baka kaliyorsun....

Bir de ne kadar renkli cafcafli dukkanlar var, aklina ne gelirse satiyorlar, t-shirtculer, ayakkabicilar, cocuk isleri, oyuncak, kiyafet v.s. elektronik aletler, seyyar saticilar (bilumum plastik ivir zivir), aman allah gormek lazim neler neler. Bu arada da son zamanlarin gozdesi hint isi esyalar satan dukkanlar, butun Hindistani buraya getirmisler valla. Hindistani gormus biri olarak orada bu kadar cesit, guzel seyler gormemistim, (bilhassa tunele dogru giderken, galatasaray lisesi karsisina dusen yerlerde bir magaza) sallar, fularlar nefis, gomlek, elbise gibi seyler daha cok Rus kizlar tarafindan ragbet goruyor, sapkalar, ev susleri harika seyler var, etekler pantalonlar bu yaz daha cok gorecegiz, ne kadar sik, incik boncuk islemeli bluzlar var, Nisantasindaki fiyatlar dudak ucuklatir, burada daha ehven rakkamlar, hele Kapali carsida gorseniz zebil...

Iste boyle bir beyoglu, istiklal caddesi turu anlatmakla bitmez ama su film gunleri bitmeden oranin havasini bir soluyun bence, heryer sinema festivali kokuyor, mimoza ve nergiz kokulari arasinda, papatya demetleri esliginde. (Ben bunu size gonderene kadar festival bitti, bir dahaki seneye insallah).

Gelelim televizyona, carsamba geceleri TV 8 de “Yasamdan Dakikalar” diye bir program var, acaba seyrediyormusunuz??? Ben oradaki Hasmet Babaoglu’na asik oluyorum her seferinde, ne kadar cool (turkce kelime bulamadim yerine) bir adam, ne kadar romantik ve ne kadar cok bilgili, cok okuyan birisi, film bilgisi, kitap bilgisi beni kiskandiriyor, durusu, konusmasi, bakis acisi, anlatisi cok hos dimi, aranizda onu taniyan beni tanistiracak birisi varmi anti parantez !!!
Ote yandan herzaman sevdigim Nebil Ozgenturk ne kadar insancil bir adam, ne guzel noktalara parmak basiyor, Sunay Akin’i da acikcasi pek sevmezdim, cok artistik bulurum, hafif abartili siir okumasi, tiyatrovari havasi ve bazi kafiyesiz, hikaye gibi siirleri beni pek sarmazdi ama burada dinledikce begenmeye basladim, cok degilse de idare ediyor, bazen cok guzel yerlerde cok guzel konulara deginiyor, hatirlatmalar yapiyor, konuya uygun siirler bulmasi takdire sayan. Son uye Hincal hakkinda ne dusundugumu bilenler bilir, hayatta sevmedigim sevemiyecegim, yazilarini tesadufen okusam da begenmedigim, kendini her moktan anlayan sanan, guzelim filmlere mok atan, son gunlerde yaptiklari ile iyice kendini komiklestiren, herseyde ahkam kesme uzmani, sinir kisilik.
Ne olur dikkat edin, gevrek gevrek kahkaha atmasi bile ne kadar yapmacik, ne kadar sahte, sozum ona bir lafa guluyor, 30 sn icinde bicak gibi kesiliyor, yerli yersiz herseye bir kahkaha patlatma efekti gibi adam, ne olur dikkatle izleyin onu, ne kadar gicik, ne kadar sinir oluyorum yani anlatamam, programin guzelliginden, sohbetin hoslugundan onu da cekiyorum iste, sevenler icin harika geliyordur kimbilir, ama ben kil oluyorum yani.

Ama program cok hos, sohbet, ara vermeler, konular, gorusler, yani dinlemeye, seyretmeye doyamiyacaginiz bir program, 2-3 kere izleyin muptelasi olacaksiniz, (sonra yorumlarinizi dinlerim).

Bir de Okan Bayulgen’in programi var, persembeleri NTV de “Herkes bunu konusuyor” diye, gecenlerde Adli Tip uzmanlarini toplamisti, her sefer bir baska konu yapiyor, ama, konuklar, sohbet sekli, bilgilenme, dozunda mizah, sulanmadan sakalar, bir de karikaturculeri toplamisti, ne kadar zevkle izliyorsunuz, adami zaten Zaga’dan biliyoruz ama artik Zaga sabaha karsi baslayinca ben takip edemez oldum. Ama burada Zaga’dan cok baska bir kisilikte cikiyor karsimiza, izleyin anacim begeneceksiniz.

Beni de TV kusu zannedeceksiniz ama degilim haa, ben sadece bu iki programa, haberlere ve Cnbc-e ye takiliyorum, bazen de digiturk mesela. Film olsun da bana olsun hesabi. Ama son zamanlarin cnbc-e dizisi “Desperate Housewifes” i cok tavsiye ederim, Sali aksamlari kacirmayin, valla cok egleneceksiniz, onune gelen kanalda, onune gelen saatte yayinlanan turkce dizilerden kusmak gelenlere duyurulur.

Bu paragraf herkesi ilgilendirmeyebilir ama bahsetmeden gecemiyecegim. Gecen hafta sonu Hurriyet gazetesinin ekinde lise yillarimin cografya hocasi hakkinda yazi cikmisti. Ankara Bahcelievler Deneme Lisesinde okurken tanidigimiz cografya ogretmenimiz Mesude Engin hanimi yazmislar, meshurlarin (bizim liseden Ugur Mumcu, Kenan Onuk= ne oldu bu adama hasta mi? tipi niye oyle oldu bilen varmi= Guven Gurkan, ve daha bir suru meshur mezun olmustur) hocasi diye anlatiyordu, hala saclari, yuzu, boyu posu yerinde ama nasil yillar onu da degistirmis, boyle zarif, hafif balik etli, kizil bukle bukle dalgali saclari olan, klasik lise ogretmenlerinden cok farkli, cok renkli bir tipti, o guzelim kizil saclarina cok hos giden yesil, turuncu, kirmizi elbiseler giyer, cikik elmacik kemikleri ve kirmizi rujlu dudaklari ile 1940 larin kadinlari gibiydi (biz 70 li yillarin ortasinda lisede oldugumuza gore) sanki bir cesit Rita Hayworth tipli mi desem. Yalovada esi ile mutlu mesut yasiyormus, emekli olmus falan filan. Soyle bir Ankara’ya okul yillarina gidip geldim. Hocamizi ziyaret etmek, konusmak isterdim, okul zamani cografyayi dersden saymadigimiz icin hocayla da dalga gecerdik.

Ay gene tv aklima geldi, bizim yerli “Cirak” dizisine bakiyormusunuz allah askina, su kizlarin halini seyrediyormusunuz, birbirlerini yemekten bir hal oluyorlar, her zaman derim ya kadinlardan korkarim, erkeklerden cekinmem diye, her yerde, her yasda, her tahsilde ayni iste kadin milleti.

Artik bahar geldi dimi, agaclardaki yesillikler cogaliyor ama bu sene soyle her tarafin bembeyaz veya pespembe bahar dallarina burundugunu goremedim, ya daha acacaklar, ya da ruzgarla, yagmurla gittiler bilemedim, 2 gun gomlekle gez, sonra yine palto giy manyak olduk valla, agaclar ne yapsin dimi. Ben simdi erguvanlari bekliyorum, biliyormusunuz erguvan Istanbul’un agaciymis, eskiden beri her yerde daha cok varmis ama akli evveller kesip durmuslar. Simdi belediye yine her tarafi erguvanlarla donatalim diye kampanyalar yapiyormus, mayis onlarin acma ayiymis, Erguvan dostlari dernegi bile varmis, en guzel erguvan manzarasi Bebekden asagi inerkenmis (gidip bakicam) Arnavutkoy sirtlarinda da varmis, pembemsi eflatunumsu renkleri ne guzeldir dimi, hadi herkes evinin bahcesine bir erguvan diksin (tabi bahcesi, yeri olanlar, benim gibi betonla yasayanlara gore degil). Birde kuslar var, serceler mi, saka mi, sigircik mi hangisi boyle siir gibi oter, ofisin onundeki macka parkinin agaclarına dolusuyorlar suru halinde ve nasil sakiyorlar olmaz boyle birsey, bazende ofisin caminin altina geliyorlar sanki iceri girecem der gibi cik cik ciklemeleri insanin icini aciyor, bahari haber veriyor neyseki.

Tam bahar basima vurdu, sabah yataga yapistirilmis gibi kalkmak bilemiyorum, aksam gec yatmadigim halde uyku yetmiyor, gun boyunca da bir esneme, bir uyusukluk, ogle yemege disari cikarsam iceri girmek istemiyor canim, calismak istemiyorum, soyle dag, bayir, kir olsun, cicek, bocek bakayim istiyorum, gunes acinca bir baska bulutlar gelince binbir baska oluyorum, sizde oylemisiniz allah askina, napicaz boyle yaniii.....

Vitamin yutmaktan bir hal oldum zaten butun kis ama para etmiyor artik, benim canim deniz istiyor, soyle ilik serin arasi sulara dogru acilmak, tatilim geldi anlasilan.
Simdi 19 mayis tatilini iple cekiyorum, illa bir yere kacmak lazim dimi ama ??? !!!
Ben her bahar boyle olurum, bir hos olurum, beni bu havalar mahvetti, bahar gelmis neyleyim gibi dizeleri yanyana siralayin bakalim ise yararmi???

Gecenlerde bir de Kapali Carsi yaptim, uzun zamandan sonra gidince ne hos geliyor, o dedigim hint isi giysiler, sallar, ortuler dolu, en moda enn marka cantalarin enn harika sahteleri dolu (hemde cok iyi fiyatlara), dericiler, ici kurk disi suet hafifcecik kabanlar, mantolar harika, incik boncuk isleri zebil, nisantasi magazalarinda fiyatini dahi soramiyacaginiz, simdi cok moda olan yari degerli taslardan yapilma renkli (topaz, aquamarin, safir, turmarin, citron taslarindan) kolye, kupe, bilezikler cok daha iyi fiyatlara dolu. Bence herkes ayda bir kere oraya gitmeli ve her ihtiyacini oradan temin edebilir, valla buradaki magazalardan kaziklaniyoruz / kaziklaniyorum.

Tramvaylar yapilmis, metrolar uzamis, meydanlar (eminonu) temizlenmis guzellestirilmeye baslanmis, yol kenarlarinda lalele ekilmis (kopru giselerinin yaninda bile var) sehri Istanbul bayagi degisiyor yani, ne cok gezilecek yeri var, gez dolas bitmez bir sehir burasi. Simdi ilk hedefim Cukurcuma ve Cihangiri kesfetmek.

Beni takip edin dostlarim, oralardan da bir yazi cikartirim herhalde.

Bu haftaya yine kapali mi acik mi bilemedigimiz bir havayla basladik, insallah gunes hemen yuzunu gosterir ve guneste cayira yayilan kuzular gibi biz de sokaklara yayiliriz, zaten cagla, erik, cilek ve yanyana yatiyor tezgahlarda, ahh midem iyi olsa da hepsinden bir an once yesem diye yalanip duruyorum.

Yeni sinemalar, yeni festivaller, konserler ve de yeni yazilarda bulusmak uzere.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ah sevgili gezeryazarim, bak kac yildir tanisiyoruz ama ben senin Ankara'li oldugunu, Ankara'da okudugunu yeni ogreniyorum.
Blog'in hayirli olsun sekerim, cok begendim surekli takipte olacagim.
Seni cok operim, kalemine kuvvet.
BurcuS.