23 Kasım 2010

YE, DUA ET, SEV

Her zaman önce kitabı okuyup sonra filmine gitmeyi tercih ederim. Filmi önce gördüysem kitabı okuyamam sanki. Mesela  Umberto Eco'nun "Gülün Adı" önce okudum ama sonra film de tatmin etmisti beni, çok boşluk kalmamıştı. Thomas Hardy'den "Tess" roman çok etkilemişti mesela resmen okurken sarsılmıştım, sonra filmde Nastasia Kinski oynamıştı, çok net hatırlamıyorum ama sanki roman kadar sarsmamıştı  beni. Sonra Isabel Allende'nin "Ruhlar Evi" kitabından önce filmini görmüştüm, M.Streep, G.Close, A.Banderas ve J.Irons gibi ustalarla çevrilmiş ve hepsinin döktürdüğü muhteşem bir filmdi bence ama sonra kitabı okuyamadım. Yani herşeyi görünce hayal edemiyorsunuz. Bildiğiniz satırları, dialogları okuyamıyorsun sanki. Şimdi bu kitap için de aynı şey oldu yine önce kitabı okudum, hayal ettim, birçok konularda (İtalya'ya gitme orası ile ilgili hisler ve yorumlar, sonra Hindistan'a gitme ve orası ile ilgili hisler ve yorumlar) benim de başıma geldiği için belki de çok keyifle okudum, yani sular seller gibi okunacak ve sonunda yüzünde hoş bir tebessüm kalacak bir kitapdı, eğlenceli, hafif, oyalayıcı. Ama film hayal kırıklığına uğrattı beni. Acaba DVD den izledim diye mi, bozuk muydu, kesik miydi anlamadım, hiçbir bağlantı yapmadan hoop diye İtalya hoop diye Hindistan, Bali falan hiçbirşey anlamadım. Neyse kitap beni doyurduğu için tatlı J.Roberts ile karizmatik J.Bardem'i izlemek ayrıca bir hoşluktu. Kitapdaki bazı cümlelerin de altını çize çize okudum; 
"Bazen aşk için dengeyi kaybetmek, dengeli bir hayatın bir parçasıdır".
"Bali inancına göre çocuk anne karnındayken, dört kardeşi de orada onunladır; plasentada, su kesesinde, göbek kordonunda ve doğmamış bebeğin cildini koruyan sarı, yapışkan sıvıda bulunurlar. Bu dört kardeş, bir insanın hayatta güvende ve mutlu hissetmesi için gerek duyduğu dört erdemin yerine geçer. Akıl, arkadaşlık, güç ve şiirsellik. Öldüğünüz zaman bu dört kardeş ruhunuzu toplayıp sizi cennete götürür."
"Evlilik iki insanı birbirine bağlayan bir ameliyat, boşanma da iyileşmeleri uzun zaman alan kol ya da bacağın kesilmesi durumudur. Evli olduğun süre ne kadar uzun olursa ya da kesik ne kadar şiddetli hissedilirse, iyileşmek de o kadar zaman alır."
"Kader de bir ilişkidir - ilahi güç ve kişisel çaba arasında bir oyundur. Yarısının kontrolü senin elindeyse, diğer yarısınınki değildir ve hareketlerin bu sonucu dengeler. Hayatlarımızı tıpkı iki bacağını da ayrı ayrı iki atın üzerine atan sirk oyuncuları gibi geçiriyoruz - bir ayak "kader" denilen atın üzerinde, diğer ayak da "özgür irade" denilen atın üzerindedir. Hergün sorman gereken, "Hangi at hangisidir?". Hangi at kontrolümde olmadığı için endişelenmeli ve hangi atı dikkatimi toplayarak kontrol altına almalıyım?."
"Zihnin dinlenme mekanı kalptir. Zihnin bütün gün yaptığı tek şey zilleri çalmak, gürültü çıkarmak ve tartışmalara neden olmaktır ve onun tek arzuladığı sukunettir. Zihnin huzuru bulacağı tek yer ise kalbin sessizliğidir. Senin gitmen gereken yer işte tam orası kalbin."
İşte kitap okumanın ayrıcalığı, böyle ince ince noktalar, satırlar, cümleler bir yerlerine dokunuyor etkiliyor, aklında kalıyor insanın.

Deniz Kabuklarından Pano

Pendik Marina

                                                                                                      Marinturk Istanbul Cityport adıyla hizmete başlayan Pendik'deki Marina pek güzel bir yer olmuş. Darty, Mudo gibi mağazalar, Çiçek Izgara'dan tut, Mado'ya kadar bir çok restoran, kafe ve Migros var. Epey geniş bir alanda konuşlanmış, çok güzel yatlar, tekneler var. Zemin katta teknelerle ilgili birçok dükkanlar yer alıyor, iç dekorasyondan dış malzemelere kadar binbir türlü şey satılıyor. Ama içlerinden bir tanesi çok zevkli şeyler koymuş. Dekomarin isimli mağazadaki eşyalara bayıldım. http://www.dekomarin.com/ sitesinden girip bakabilirsiniz. Yukarıda görülen dünyanın çeşitli denizlerinden toplanan kabuklardan (renkleri orjinalmiş, boya değil) yapılmış pano 90 TL idi. Bir orta boy + bir küçük tepsi takımı (plastik) 120 TL idi. Fiyatlar hayli tuzlu geldi bana ama milyonluk tekne alanlar için sorun olmaz sanırım. Masa örtüleri, peçeteler, havlu, çarşaf takımlar falan hepsi çok şıktılar.
Bu marina benim için harika bir yer, bazı sabahlar gazetelerimi alıp gidip orada bir kafede oturmak ve orta şekerli kahvem eşliğinde gazeteleri okuyup denizi seyretmek çok keyifli, size de tavsiye ederim.

Vatoz balıkları, Öpüşen Balıklar ve Penguen

Penguenler çok küçüklerdi ve o ortamda nasıl duruyorlardı çok şaştım. Benim bildiğim onlar soğuk ister, buz ister, özel bir bölüm lazım sanki. Ama o ılık havada pek de soğuk olmayan bir su kenarında duruyorlardı, badi badi yürüyüşleri çok şeker. Vatozlar çok alem hayvanlar yelpaze gibi kuma yakın dalgalanıyorlar, benekli sırtları da pek şık. Başka birçok çeşit balıklar da görülmeye değerdi.


Mandarin Ördekleri

Akvaryum güzeldi, vatoz balıkları, öpüşen balıklar, köpek balığı çok enteresandı. Ama bütün bahçedeki hayvanlar içinde en hoşuma gideni, en güzel görüneni, en keyifle seyredileni ve renklerinin bu kadar güzel oluşu insana bibloymuş hissi veren Mandarin ördekleriydi. Kalemle çizilmiş gibi renkler şekiller sanki elle yapılmış gibi, renklerin uyumu güzelliği ilk defa gördüm ve çok sevdim. Ufak tefek tombiş ördekler bildiğimiz ördeklerden çok farklı. Bu ismi daha önce İtalya'da  harika ama çok pahalı çantaların "Mandarina Duck" markası olarak duymuştum. Nerden nereye meğerse böyle gerçekten bu isimli ördekler varmış.

Flamingolar

Darıca Hayvanat Bahçesi

Bayramda bir arkadaşımın kızını götürme bahanesiyle biz büyükler de hayvanat bahçesini gezmeye gittik. Belki çocukken Ankara'da hayal meyal hatırlıyorum Atatürk Orman Çiftliğindeki Hayvanat Bahçesini gezmiştim, ondan sonra hiç görmemişim. Çok meraklısı da değilim ama sevdiğim hayvanları da en azından yakından görmek hoşuma gider diye düşünüyordum. Gerçekten öyle oldu. Aslında bütün olarak bakarsak biraz hayal kırıklığına uğradım. Ben daha büyük ve geniş bir arazi üzerine yayılmış, daha yeşillikler arasında, tabiat ananın kucağında hayvanlar göreceğimi sanmıştım. Yani yine onları bizden ayrı tutan tel örgüler falan olacak tamam ama hani büyük bir arazi üzerinde onlar serbest dolaşıyorlar gibi hayal etmiştim. Çoğu daracık alanlarda kafeslerde duruyorlar, 2-3 metrekarelik yerlerde dönüp dolaşıyorlar. Kimisi darlıktan, kimisi sinirden, kimisi gürültü ve kalabalıktan bunalmaktan dolayı diye sanıyorum. Bitki örtüsü, tünekler, kafesler, yapay göller çok bakımsız, pis, yani olması gerektiği gibi değildi. Yine de bu çevrede hatta marmara bölgesinin tek hayvanat bahçesi olduğu için şükredelim. Aslanlarla başladık ama buranın aslanları pek bakımsız yeleleri tiftik gibi olmuş, öyle pek kocaman heybetli de değillerdi, sadece bir tanesinin yakından fotografını çekebildim kocaman bir yüzü var insanı ürkütüyor. O National Geographic kanalında gördüğümüz azmanlar kimbilir nasıllar. Ama kaplan çok güzeldi, hem kocaman, hem renkleri, duruşu falan çok etkileyiciydi, aslanlardan daha büyüktü, yerinden pek kıpırdamadığı için uzaktan çekebildim. Zaten tel örgüler var hep kafes arkasından bakıyorsun hayvanlara. Ayılar pek neşeliydi, herkes elindeki yiyeceklerden (atmayın yazmasına rağmen) birşeyler atıyordu bunlar da tutup yiyorlardı. Çok asil duruşlu vaşak, siyah puma, panter, leopar, kendi küçük kuyruğu büyük tilki ve daha bir sürü kedigillerden hayvanlar gördük. Koyun, lama, zebra, pony atlar ve benzerleri çok ilgimi çekmedi ama varlar yani. Kuş çeşitleri çok bol, kargadan pelikana, baykuştan papağana, muhabbet kuşlarından atmacaya, turna kuşlarından tavus kuşuna kadar herbirşey vardı. En çok bayıldıklarım flamingolar, turuncu, pembe ve beyaz flamingo çeşitleri vardı, o kadar güzel görünüyorlarki, yeşillikler arasında su havuzları içinde harika bir manzara oluyordu. Çok enteresan hayvanlar boyunlarını ve kafalarını sırtlarına tüyler arasına gömüyorlar ve saatlerce tek ayak üzerinde hareketsiz duruyorlar, estetik olarak inanılmazlar. Bir de siyah kuğu çok güzeldi. Maymunlar, baboonlar, şempanzeler, timsahlar, kaz, ördek çeşitleri, penguen (çok küçüktü şaştım kaldım, nerde filmdeki imparator penguenler), yılanlar  falan filan. Yine de vaktiniz olunca gidin görün derim. Hele çocuklarınıza illa bir defa ziyaret ettirin. Çok eğleneceklerdir.