27 Ocak 2007

Doğum Günü


24 Ocak benim yaş günümdü, benim için hoş heyecanlı bir gün ama, geçmiş tarihimize bakarsak pek de sevinçli bir gün değil. 1980 yıllarının 24 ocak kararları, 1994 de Uğur Mumcu vefatı, 2001 Gaffar Okan vefatı ve 2007 İsmail Cem vefatı yine bugüne denk geldi. Benim için pek üzücü oluyor aynı zamanda. Gittikçe enteresan bir gün oluyor bu tarih.
Bu sene hafta arasına geliyor herkes için zor olur diye cumartesiye aldım kutlama törenlerini. Ama daha bir ay öncesinden mail attım bu tarihi ayırın bir yere söz vermeyin ben sizleri muhakkak istiyorum dedim. Pek büyütmüştüm gözümde, yuvarlak bir yaşa geldiğim için herhalde biraz da özen bezen yaptım, değişik birşeyler olsun istedim. Mesela doğumdan bu güne kadar resimlerle ve esprili sözlerle hafif özgeçmişi anlatan görsel bir hikaye veya bir atraksiyon, yemek eşliğinde hafif müzik, sohbet, gır gır şamata gibi şeyler. Uzun uzun araştırdım herkese uyacak, gelmesi gitmesi kolay olacak (sandığım!!) bir yer ayarlama, fiyat, menü, saat, kişi sayısında anlaşma çabaları. Sonra neredeyse ilk okuldan bugüne kadar olan arkadaşlarımın listesini yapıp hepsine ulaşmam ve hepsini bir arada görmek istemem ve hepsini bir araya getirip beraber kutlamak arzum. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı, kimisi kırıttı sudan selden bahaneler söyledi, kimisi şehir dışında olacakmış, kimisine belki fiyat uymadı??, kimisi cevap vermeye tenezzül bile etmedi, kimisi ilk günden cevapladı, bazıları her an yardım istermisin yapılacak birşey varmı diye aradı, kimisi menüyü beğenmedi, mecbur muyuz bunları yemeğe dedi, kimisi müziği beğenmedi, kimisi ben diğerlerini tanımıyorum ki dedi (sanki tanıması şartmış gibi). Velhasıl geriye kalan sayı benim taahhüt ettiğim sayıya ulaşmayınca ben de iptal ettim. Pek bozuldum, pek kırıldım, çok kafama taktım, bu kadar hayal kırıklığı ve neden acaba yı daha önce hiç yaşamamışım, çok çok düşündüm, bi çok da şaşırdım.
Bu kadar zamandır bu kişileri arkadaşım dostlarım diye sayıyor ve bağrıma basıyordum. Herşeyi yeniden gözden geçirip, bu durumdan kendime ders çıkarmak üzere yapılacak işler listesinin en üstüne koydum bu durumu.
Ama sağolsun gerçekden seven samimi arkadaşlarım da o günden beri hergün ayrı bir kutlama ile beni neşelendirmeye çalışıyorlar, böylece bir gecelik kutlama yerine şimdiye kadar 3 ayrı gece kutlama yaşadım ve pasta kestim, daha da devam edecek görünüyor, teşekkürler gerçek arkadaşlarıma.
Biz anamızdan öyle öğrendik, çok önemli acil bir şey çıkmadığı müddetçe davete cevap verilir ve icabet edilir, dostlar böyle günler içindir, üzüntüler acılar gibi sevinçler de güzellikler de paylaşılır.

22 Ocak 2007

YAŞLANMAK


Zaman bazen çok acele geçiyor, bazen çok yavaş ilerliyor gibi geliyor bana. Bu tabiki bulunduğum ruh durumuyla ilgili birşey galiba. Aynen bazen havanın açık güneşli olmasına rağmen benim içimin karanlık olması veya kapalı yağmurlu bile olsa benim içimin neşeli, gayet pozitif şeylerle dolu olması gibi. Bunlara ek olarak bir de ortalıkta olup bitenlerle ilgili yaşadıklarımız var. Zaman zaman ne kadar geleceğe dair umut dolu, hep daha iyi olacak ümidini yitirme sakın, bunlar da geçecek duygusu varsa, zaman zaman da bundan sonra nasıl daha iyi olacak, ne yapacağız böyle giderse, ne olacak bu durumlar, nereye gidiyoruz, nasıl gidiyoruz gibi gayet ümitsiz hatta kötümser duygular da gelip gidiyor.
Kapı gibi bir adamı pisi pisine öldürdüler, daha 53 yaşındaydı, işi, karısı, çocukları, sevdikleri vardı. Yapacakları vardı, yapmak istedikleri vardı, sevdiklerine doyamamıştı, yaşamaya doyamamıştı bence. Kader diyeceğiz, alın yazısı diyeceğiz, yukarıdaki böyle istedi diyeceğiz ve teslim olacağız.
İnsan işte böyle böyle yaşlanıyor, bir olay daha, bir söz daha, bir insan daha, bir yer daha diye diye, baka baka, göre göre zamanı dolduruyor. Keşke bilebilsek ne zaman vakit gelecek diye, belki o zaman bir parça yapmaya, sevmeye, bakmaya, görmeye, yaşamaya doyarız, içimizde keşkelerimiz kalmaz, ben daha bunu yapacaktım, şuraya gidecektim, onu söyleyecektim demeyiz belki hani...
Yeni bir yıl, yeni bir yaş, yeni ümitler, hayaller, beklentiler, istekler, arzular diyecektim ama insanın içinde birşey bırakmıyorlar, yahutta ben mi çok fazla etkileniyorum, çok dertleniyorum. Belki de benim yaşım benim içimi böyle yaşlandırıyor, halbuki ne görünüşden, ne isteklerden, ne beklentilerden hiç yaşlı hissetmiyordum kendimi ama duygularım yaşlanıyor galiba. Üzülmem artıyor, sevinmem azalıyor, samimiyetsizlikler artıyor, dürüstlük azalıyor, inancım sarsılıyor. Niye niye diye sormakdan bir hal oluyorum, bu da bu yaş sendrumu herhalde. Yine de ümidini yitirme, sakın hiç vazgeçme diyorum....