28 Temmuz 2011

Yemek yapma zevki

Belki çoğu kadın yemek yapmaktan benim kadar zevk almaz, daha doğrusu yemek yapmaktan çok, yaptıktan sonra onları birilerine yedirmek çok hoşuma gidiyor. Elde malzeme olunca hiç üşenmem, hiç de dertlenmem, adını koyduktan sonra kısa sürede birşeyler meydana gelir, yani elim çabuk galiba. Bir de severek yapınca zevkli oluyor valla. Bu sıcakta üşenmedim, sabahtan öğlene kadar bitirip evin daha serin bir yerine kaçayım dedim. Önce kabak, biber, domates karışık etli dolma, sonra evde kalan iki tane patlıcanı ne yapacağımı bilemeyip son dakka patlıcanlı börek, sonra bu senenin ilk taze barbunya fasulyesi zeytinyağlı diye tasarlayıp işe koyuldum. Buralarda sıcaklık 36 derece diyorlar, bugün estiriyor iki üç cam açınca hava akımı biraz ferahlatıyor, ama dün ve evvelsi gün hiç esmedi, bunalım oldu her taraf. Bir de bununla beraber mutfaktaki ısıyı düşününce herhalde 40 derece filandı kendi kendime şaştım. Ama güzel oldular resimlemeden edemedim. Şimdi kime kısmet olacak de yiyecekler bakalım. Önümüzdeki günlerde zeytinyağı biber ve patlıcan dolması yapmayı planlıyorum. Yine resimlerim herhalde. Bu sefer barbunyanın resmini unutmuşum idare edin. Afiyet olsun.

25 Temmuz 2011

Büyükada

Aslında yaz mevsiminde adaya gitmek hiç akıl işi değil ama hani akşamüstü, ne deniz zamanı ne yemek zamanı, gidenler gitmiştir, dönmelerine de daha vakit var, biz de aradan sıvışır gideriz diye düşünmüştüm. Ne gezer, bütün Istanbul halkı, bütün turistler, bütün Araplar, velhasıl herkes oraya gitmiş ve hala gidiyorlardı. Sıcaktan burnumuzu çıkaramadığımız pazar günü (hem de pazar !)vapurda serinleriz sandım. Akşam 18.00 vapuru pardon motoru ile (Bostancı-Adalar arası vapuru kaldırmışlar niyese, sadece Karaköy veya Kabataş arası vapur var, diğerleri vapur bozuntusu motorlar var) gittik. Aman Allah adaya ayak basmakla havada yürümek arası bir gürüh arasına karıştık. Her kafadan bir ses çıkıyor, her cins ve boydan insanlar, pislik, kargaşa, gürültü, ada değil panayır meydanı. San Pasifico katolik kilisesinde bir konser izleyeceğiz, onun yerini ve saatini keşfedip tekrar iskele binasına döndük ve üst kata çıkıp deniz ve Ist manzarası ile oturup sohbet edelim dedik. Allahtan hava esiyordu (hatta bazen çok esti) dondurmalar güzeldi, sohbet iyiydi. Sonra Kiliseye gittik, kilisenin papazı org çaldı, Leyla Pekin hanım aryalar söyledi. İçerisi serince gibiydi kapıya yakın oturup biraz havalandık. Küçük şirin bir kilise, bahçesi yeşillik ağaçlık, huzurlu bir yer. Mum yakmayı, dilek dilemeyi unuttuk, bir dahaki sefere dedik. Konseri bitirmeden kalktık yine motora yetişip Bostancı'ya döndük. Dönüş havası daha iyiydi, iskelenin ışıkları böyle görünüyordu. Bir daha sonbahar olmadan gitmeyiz, gidemeyiz dedik. Ada batacaktı valla, bu kadar insanı taşımazki yani, ne oluyor, başka gidecek yer kalmadı mı, bedava birşey mi satıyorlar sanki. Bazı güzellikler bozuk para gibi harcanıyor, yazık. Ben de ada diye kudurmuştum aldım boyumun ölçüsünü.

Amy Winehouse

Aşağıdaki siteye girince bu güzel kızın ilk zamanlarda yaptığı video klipi göreceksiniz. Eski model takma saçı olmadan, göz makyajı kuyruklarının abartılı uzamadığı, güzelim gözlerinin ve harika bir vücudunun olduğunu göreceksiniz. Sonradan nerelere geldiğini ise çok merak edenler Belgrad konseri videosundan izlerler ama ben bakamıyorum. Bir insanın bu kadar yıpranması bu kadar kendini bırakması, ne hale geldiğini görmek gerçekten içler açısı. Aslında bu yetenek, bu güzelim ses, bu harika vücut ölçüleri ile kendine iyi baksaydı dünyayı siler geçerdi. Zaten toplam 2 (veya 3) albüm ile bir sürü Grammy ödülleri toplaması bunu göstermiyor mu ? Televizyondan haberi duyunca içim cız etti, sanki akrabam, arkadaşım o kadar etkilendim, çok üzüldüm.  Önce genç bir insanı kaybetme, sonra böyle bir yeteneği kaybetme, sonra böyle bir sesten mahrum kalma adına pek dertlendim. Tipi, saçları, kıyafetleri, aldırmaz duruşu, arıza halleri, kimseyi sallamaması, tedaviye kısa kısa girip çıkması, hiç günümüz insanı olmaması, şöhreti umursamaması, herşeyi ile orjinal olması onu efsane yapan şeylerdi zaten. İnsanın isyan edeceği geliyor, neden ailesinin, arkadaşlarının, etrafındaki insanların ona daha fazla sahip çıkıp zorla da olsa, döverek de olsa onu iyileştirmek için çabalamadığına, bir hastaneye kapatıp tedavi sürecinde ona yardımcı olup bunu atlatmasına yardım etmediğine isyan edesim geliyor. Sadece para makinası olarak görmek, oradan oraya sürüklemek, battığını gördükçe onu yalnız bırakmak neden. Sanırdım ki ailesi boşanmış, veya çok fakir veya aileden gelme uyuşturucu vs işler içinde olan bir ortamda büyümüş bir kız. Şimdi tv de gördüğüm kadarıyla annesi de babası da gayet düzgün insanlar, şimdi pek üzülüyorlar ama acaba yeterince kızlarını dinleyip anladılar mı, onu kolladılar mı, ona zaman ayırdılar mı, ona ince ince derinden hassas bir gözle baktılar mı? Arkadaşları, menajerleri, orkestra elemanları, organizatörler, yiyip içtiği insanlar, sevgilileri, acaba anlamak için çaba sarfettiler mi ?
Onu ilk "Back to Black" şarkısı ile duydum, radyoda çalıyordu, bu nasıl bir ses, bu nasıl bir şarkı dedim, sonra "Rehab" şarkısını dinledim, hemen CD sini aldım, arabada, evde belki 20 defa üst üste dinlemiştim, hala arabada çalıyorum. Çok yazık oldu. Ama insanın kendi kendisini bırakması gerçekleşince etrafı ne yapsın değil mi? Kendi kendisini bırakmış, artık dayanamıyorum noktasına gelmiş olmalı, yapacak birşey yok.