12 Ocak 2014

PUFFY


Buraya ilk taşındığımda yandaki evde oturan komşuların köpeği bu tatlı şeydi. Gece gündüz havlıyor, ağlıyor gece beni uyutmuyordu. Gündüz sahibine neden böyle diye sorduğumda ne yapayım, biliyorsan gel sen yap demişti bana. Çok şaşırmıştım, insan köpek alır, bahçeye 2m lik zincire bağlar ve gece gündüz ağlayan, havlayan köpek neden böyle diye anlamaz mıydı. Neden onu devamlı zincire bağlıyor, hiç gezdirmiyor, hatta düzenli bir şekilde beslemiyordu bile, gece yarısı gelince tabağına mamayı döküyorlar, ne okşamak, ne konuşmak, ne ihtiyaçları için zincirini çözmek diye bir şey bilmiyorlardı. Ne kadar safmışım, köpek bakmayı bilmeden köpek alan öküzlerden biri olduklarını sonradan anladım. Meğer bu daha yavruymuş, hem korkuyordu, hem sıkılıyordu, hem ihtiyaçlarını gidermeyi öğrenmesi gerekiyordu, yemekten daha fazla sevilip okşanmak istiyordu. İki sene bu hayatı yaşattıkları hayvanı taşınma sebebiyle zincirinden açtılar ve öylece bırakıp gittiler. Hayvan başka yer görmemiş, zincir açıldığı halde başka yere gitmiyor. Yine aynı bahçede, aynı balkonda yatıyor, kovalasan da biraz sonra yine oraya geliyor. Yeni taşınanlar pek titiz ve pek hayvan sever değiller. Baktım kötü davranmaya başladılar, anlatmaya çalıştım, hayvan özgürlüğünü yaşıyor ama alışkanlık işte yine gelip sizin yeni taşındığınız evinizin etrafına pisletiyor, yeni topraklar koyup ağaçlar çiçekler ektiğiniz bahçenizi eşeliyor, balkona geçip yatıyor ne yapalım alışacak biraz sabır. Ama pek anlamadılar, baktım hayvan ağlıyor, garip sesler çıkarıyor, dayanamadım evlat edindim. Eski evinden çok uzak olmayan, benim evimden görebileceğim ikisi arası bir yere ona kulübe yaptırdı nişanlım. Evvelden soğuk, sıcak, yağmur çamur hep açık havadaydı. İçine yastıklar koyduk. Güzel bir zincir aldık. Kendi köpeği bu dünyadan göç eden bir arkadaşım onun tasmasını bana verdi. Sabah kuru mama, akşam et suyu ile ıslatılmış ekmek ve kemikler ile besliyorum. Sabah tasmasını takıp yürüyüşe gidiyoruz, kırlara yayılınca çiş, kaka yapılıyor, tasmayı çıkarıyorum alabildiğine koşup gidiyor, bilumum kedileri kovalıyor. Sokak köpekleri ile karşılaşınca alışık değil şaşıyor hemen yanıma sokuluyor, dişi olanlarla biraz korkak biraz merak koklaşılıyor, elleşiliyor, erkek olanlarla bazen koklaşma ve dönüp yürüme şeklinde, bazen feci halde birbirine girme, boğuşma oluyor. Ben de çok alışık ve bilgi sahibi değilim ne yapacağımı şaşırıyorum. Bir şekilde birbirlerinden çözülüyorlar ve ısrarla hayır demen sonucu vazgeçip yanıma geliyor. Yolda giderken bazen saklambaç oynuyoruz. O kadar hızla gidiyor ki ben arkada kalıyorum ve bir ağaç arkasına falan saklanıyorum, dönüp bakıyor ben yokum, hemen geri gelip beni arıyor, görür görmez hemen yine dört nala kaçıyor. Artık yolları da ezberledi, dönüş yolunda artık takatı kalmadığı için çok direnç göstermeden tasmasını takmamı kabul ediyor. Kulübeye dönüş, mama ve su içme seansları sonrası yayılmaca (bakınız fotoğraf). Çok akıllı ve çok tatlı, konuştuklarımı anlıyor, onu sevmemi, kızmamı ayırt ediyor. Daha çok genç, biraz asi çocuk gibi, erkek, adı puffy miş, değiştirmek istiyorum ama ona alışık artık. Ben de o da öğreneceğiz işte. İnsana bambaşka duygular yaşatıyor bu hayvanlar, inanılmaz valla.

2014 Yılı

Yeni yıl başladı, hoş geldi, inşallah bize geçen yılı aratmaz. 2013 yine hoş dileklerle gelmişti, güzel şeyler dilemiştik, sevinmiştik, yeni umutlar beslemiştik. Hayallerimiz gerçekleşsin demiştik ve her zamanki gibi çok şey beklemiştik. Yine de çok şükür diyelim, ben kendi adıma Ocak ayından itibaren çok güzel bir doğum günü kutlaması yaşadım, mozaik kursuna katıldım güzel şeyler öğrendim, bahar ayları İstanbul seyahati, Ankara seyahati oldu, arkadaşlarımla beraber oldum, hasret giderdik. Yaz çok bunaltmadı aksine çok rüzgarlı fırtınalı geçti. Gelen giden misafirlerim, akrabalar oldu, hoşça vakit geçirdik. Ağustos ayında nişanlandım, arkadaşlar arasında sansasyon yarattım. Diz ağrılarım, bel ağrılarım düzeldi, Eylül ve Aralık aylarında İstanbul'da iki gözümden katarakt ameliyatları oldum, uzağı atmaca gibi görüyorum, yakın gözlüklere devam. Komşunun sokağa bıraktığı köpeği evlat edindim, ona kulübe yaptırdık, sabahları gezdirmeye çıkarıyorum, mamalar alıyoruz, et suları, kemik kaynatıyoruz, kediler de bir yandan hepsi sokaktalar ama evde yeni bir mutfak masrafı çıktı.
Bu yılbaşında evde olmayı tercih ettim, güzel yemekler yaptım, yedik içtik, tv seyrettik, çam ağacım oldu süsledik, ışıklarını yakıp seyrettik. Ama içkiyi fazla kaçırmışım ertesi günü fena hasta oldum, içim dışım çıktı, bir daha içmeye tövbe ettim ama yakında bu tövbeyi bozarım hiç merak etmeyin. Sigarayı bırakmaya çalışıyorum, epey azalttım, inşallah hiç içmeyeceğim. Sabah yürüyüşleri ve yemeğe dikkat ederek kiloyu korumaya çalışıp, hala on sene önce aldığım pantolonlara girmeye çalışıyorum.
Beklentileri azaltmayı hatta hepten yok etmeyi öğreniyorum, zor tabi ama yaşaya yaşaya öğreniyorsun. Yoksa beklentiler hiç karşılanmıyor, olduğu gibi kabul etmeyi öğreniyorsun, epey zor oluyor ama anlayan kim. En önemlisi sağlık diyen anneanneleri her gün anmaya başladım, gerçekten gerisi fasa fiso. Arkadaşlık, akrabalık, kardeşlik, sevgili, dostluk, vefa, menfaatler, sevgi gibi kavramlar şekil değiştiriyor. Buna da galiba olgunlaşma diyorlar. Darısı herkesin başına. 2014 her bakımdan zor bir yıl olacağa benzer. Memleketin durumu, ekonomi, sosyal, siyasal, kültürel derken insanoğlu çok daha zor bir dönemece geldi sanırım. İnşallah kolayca atlatırız, inşallah hepsinin üstesinden geliriz. İnancımız sağlamsa, her şeyi, ben yapıyorum zannetmez sek, her şeyde Allah'ın varlığını bilirsek ve biz de oyuz, o da biziz aslında dersek ve akışına bırakırsak eğer, geçer, bunlar da geçer, neler geçme diki. Fotoğrafta yazdığı gibi hayat en güzel hediye, yaşamasını bilene.