24 Ağustos 2006

Beliz Pansiyon



Ayvalikda Beliz pansiyonda (solda) kaldım. Eski Ayvalik bölgesinde sokak arasında eski, Rumlardan kalma 3 katlı bir bina, dedesi Midillili Beliz hanım bu binayı güzelleştirmiş, pansiyon olarak işletiyor, bahçesine de yeni bir bina yaptırmış, 3 oda da oraya eklemiş, internet üzerinden tanışıp evlendiği kocası Hollandalı bey de gelmiş buraya yerleşmiş, beraber şen şakrak götürüyorlar işi. www.chezbeliz.web.tr
Sanki kendi evinizdeymiş gibi rahat ediyorsunuz, terasda sedirler, bahçede ağaçlar altında masalar, sular akıyor, kahvaltıda neler neler, ortalıkda dolaşan kediler(ben çok sevmem) bir de uysal, akıllı bir köpek (çok severim) size deniz kenarına inerken eşlik ediyor, belli bir yere kadar götürüyor sonra geri dönüyor, akşam geldiğinizde karşılıyor, kokluyor, illa size dokunarak, sırtını dayayarak oturuyor, sonra kendi kafasına göre takılıyor.
Arada rum muzikleri, klasik müzikten örnekler veya caz çalıyorlar, akşamüstü denizden dönünce bir yorgunluk kahvesi içiyorsun veya gece dönüşte bir dilim karpuz ikram ediyorlar. Sular bol bol akıyor, sivrisinek yok, etrafda hep eski sıra sıra yanyana evler, daracık, parke taşı döşeli sokaklar, cumbalı, demir parmaklıklı, nefis tahta işçiliği sergilenen kapıları olan evler, taş evler var. Başka bir dünyada yaşıyor gibi oluyorsun.

Benim de anneannemin evi böyleydi, porselenden kapı tokmakları vardı, tahta içten merdivenli, cumbalı, tahta kepenkli pencereleri, üst tarafı vitray altı tahta oymalı kapısı vardı, Ankara'dan yaz tatiline gelince o evde geçerdi günlerimiz. Öğleden sonra kapıdan giren güneş ışıklarının huzmelerini seyretmek oyun gibiydi. Etrafdaki diğer akrabaların evleri de benzer bazıları içten merdivenliydi, gıcır gıcır merdivenler, akşamlari yukarı çıkıp inmek çocuk aklımızla bize ürkütücü gelirdi, ayrıca da annemden gizli birşeyler şeyler yapmamıza izin vermezdi.
Her akşam pansiyonun etrafındaki evlerin önlerine çıkan yaşlı teyzelerle konuştum, kimisi Midilliden, kimisi Giritten gelmişler, veya değişim sonucu seneler önce gelmiş olan atalarından kalan evlerde şimdi yaşıyorlar, gücü yeten restore ettirmiş, içini dışını yenilemiş, kimisi yurt dışından gelenlere satmış, çoğu evleri büyük şehirlerden gelenler alıyor, yeniliyor ya kendi oturuyor ya da yabancılara satıyorlarmış. Nefis taş evler var, bahçeleri var, nasıl zevkli yapmışlar bakmaya, gezmeye doyamadım. Sağdaki resimde tipik bir eski evin yenilenmiş ve zeytin pansiyon olarak kullanıldığını görüyorsunuz. Sahibi ile tanıştım, Bostancıda oturan bir hanım, birkaç sene önce toplamış pılı pırtıyı gelmiş buraya, ne güzel bir yer yapmış pansiyonculuk yapıyor, turistler bayılıyormuş, bir dahaki sefere orada kalacağım. www.zeytinpansiyon.com.tr Devam edeceğim....

AYVADA



Ayy ne çok ara verdim dimi, ne fenayım...
Ayvalık'a tatile gittim, bir çok resimler çektim, buraya gelip döktüreceğim, resimleri koyacağım ama vakit olmuyor, hergün bişey çıktı. Neyse şimdi başlıyorum...

Ayvada resimde gördüğünüz büyüklükte bir midye, yani midyenin babası diyeceğim nerdeyse, istiridye gibi içi açılıyor limon sıkılıp yeniyor, pek güzelmiş, tadamadım, bunları gördüğümde papalinalarımı yemiş küp gibi olmuştum. Ayvalık'ın ismi buradan gelirmiş, bildiğimiz ayva ağacı ile alakası yokmuş. Bu ayvadayı çıkarmayı da herkes bilmiyor, sahilde gezerken rastladığım bey hem çıkardıklarını sergiliyor, satıyordu hemde ben sordukça anlatmaya başladı. Sadece kendisinin bildiği yere dalmaya gidiyor, bunlardan topluyor, anlayana bilene (büyük lokantalara) bunları satıyor, bazilarını kendine ayırıyor afiyetle yiyor, kabuklarını da satıyordu. Denizde ne güzel şeyler var, burada tezgahta hepsini görünce ne kadar hoşuma gitti, bir yandan da yazık mı oluyor hiç ellemesek de denizin dibinde kalsalardi mi diye düşünüyorum işte öyle birşey.....