23 Nisan 2010

Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan.
Böyle öğrendik, böyle marşlar, şarkılar okuduk, stadyumda veya okul bahçesinde yürüyüşler yaptık, folklör oyunları oynadık, müsamereler yaptık. Kimimiz kelebek oldu, kimimiz arı veya başka bir figür. Şiir ezberledik, ayaklarımızı bitiştirip, ellerimiz yanda hazırol vaziyetinde okuduk, yüksek sesle, heyecanla, yüreğimiz çarparak, şaşıracağız veya unutacağız diye ödümüz koparak. Bahar da geliyorken, havalar ısınırken, yepyeni elbise ve ayakkabılarımızı giyerek, sadece bizim bayramımız diyerek, büyük bir heyecanla Atatürk'ü anarak, bu bayram ile ilgili tarih bilgilerini hazırlayarak, nasıl olmuş, ne zaman olmuş diye öğrenerek. Elimizde çiçeklerle Anıtkabir'e giderek, Atamızı ziyaret edip çiçek bırakarak, bütün törenler bittikten sonra da şen şakrak ve çoşku içinde gerçekten bayram yaparak yaşadık biz 23 Nisanları.
Şimdi çok merak ediyorum, çocuklar aynı neşe ve çoşkuyu hissediyorlar mı acaba, Anıtkabir'e gitmek gerçekten içlerini çok heyecanlandırıyormu, Ata'ya çiçek götüreceğiz diye elleri ayaklarına dolaşıyormu. Stadyumda yürüyeceğiz diye uykuları kaçıyormu veya oynayacakları ront, folklör, piyes ne varsa artık oradaki rolü unutmamak üzere tekrar yaparken midelerine sancı giriyormu ?
Yoksa tamamen kural, kaide, yapılması gereken bir tören, okunması gereken bir şiir, şarkı, marş, v.s diye düşünüp, hadi bugün 23 Nisan yapalım da bitsin acelesi içinde olan öğretmenlerin eşliğinde bir gidip gelme midir, bir mecburiyeti yerine getirme midir çok merak ediyorum. Etrafımda gözlemlediğim ne çocuklarda, ne velilerde, ne öğretmenlerde bu heyecanı, sevinci bulamıyorum da, çok merak ediyorum. Nasıl yapacaklar, böyle yetişirlerse, kendi çocuklarına nasıl ve neyi aktaracaklar. Aynı şeyleri 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramında da düşünüyorum. İyi ki her iki bayramda da görev almışım o anları yaşamışım. Halâ tv de izlerken, marş duyunca, ront yaparlarken izleyince heyecanlanıyorum, gözlerim yaşarıyor sonra da resmen ağlıyorum. Yaşlanmak mı, yoksa başka türlü duygular mı bunlar..

22 Nisan 2010

Ebru Minyatür karışık

Bunlar da en son numaralarım. Sol ilk sıradakiler taraklı ebru örnekleri onun altındakiler hatip ebru çalışması.  
Sonra da sergi açılacak, fuara katılacağız diyen hocamızın yol göstermesi ile yaptığımız ebru desenlerini kullanarak bir minyatür resmi koplayamaya çalıştım. Gayet acemice önce deseni kartona çizip sonra kesip yapıştırma işi ile bir çeşit kolaj yaparak bu köylü kızımızı yaptım. (sağ ilk resim) 
İşin orjinali (sağdaki 2.resim) o kadar güzelki onu da ayrıca çerceveletip asacağım. Ama benim gibi ince işlere çok eli yatkın olmayan birisi için  büyük başarı örneği. Kontür çizgileri daha zarif olabilirdi ama bu ilk, sonrası daha iyi olacak inşallah.
Bu güzel ebru çalışmasını değerli ebru sanatçısı Alparslan Babaoğlu yapmış. Bu sanatçı aynı zamanda ebru ile hat ve minyatür sanatlarını birleştiren çalışmaları da yaratmış. Araştırdıkça, okudukça neler çıkıyor, insanlar neler yaratıyorlar, neler yapmışlar ağzım açık kalıyor. Gönülünü bu işe koyanlar için harika bir alan, harika bir yaratıcılık imkanı.

Ebrular çoğalıyor

Bugünlerde ebru ile yatıp ebru ile kalkıyorum, rüyamda bile ebru desen ve renkleri görüyorum. Kurs ilerledikçe bizim de öğrendiklerimiz ve marifetlerimiz artıyor, içimizdeki yaratıcılık melekeleri dışarı vuruyor. Hani çok temiz düzgün işler çıkardığımızı söyleyemem, çünkü bir teknenin başında 7-8 kadın sırayla birşeyler yapmaya çalışıyor, vakit kısıtlı, herkesin titizliği, düzeni, eli, bir değil. Böylece benim gibi detaycı, titiz, düzen meraklısı birisi için hayli zor saatler geçiyor, sabırlı ve sakin olmayı tekrar öğreniyorum, kendi sıram gelince  birşeyler yapmaya çalışıyorum. Ama bu beni hiç kesmiyor, illa eve gelince tekrar devam etmek istiyorum. İnşallah maddi durumları ayarlayıp en kısa zamanda kendime bir takım almalıyım ve bu işi kendi başıma sessizce, huzur içinde yavaş yavaş yaparak devam ettirmeliyim. Ne kadar sevdiğimi, orada yaparken nasıl hissettiğimi, meydana gelen gayet acemice işleri seyrederken nasıl bir huşu içinde olduğumu anlatamam. Meğer ben bu işi çoktandır arıyormuşum, şimdi buluştuk, bırakmaya hiç niyetim yok. Düz çizgiyi bile doğru düzgün çizemeyen, eline fırçayı en son orta okulda almış, renklerden sadece belli başlı olanları bilen ben şimdi neler öğreniyorum ve ben bununla var oluyorum hissi duyuyorum. Neden şimdiye kadar yapmadım diye dövünesim geliyor. Bu yaştan sonra sanat açılımı yapıyorum. Daha bu yaptıklarımız battal, şal desen, bülbül yuvası, gelgit dedikleri ebru çeşitleri. Yani aşama aşama fırça kullanmayı, suya boya atmayı ve sonra biz denilen tığ gibi bir aletle şekil vermeyi öğrendik. Sonra sırasıyla düz satıh üzerine desenler yapmayı öğrendik, en son da inşallah çiçek yapmayı öğreneceğiz. Neler yaratacağımı hayal bile edemiyorum. Ama bu hisler, büyük bir hevesle kursa gitmek, orada çalışmak, sonra da yaptıklarımı seyretmek beni benden alıp götürüyor. Çok iyi geliyor bana, çok şükür yine, yeniden bir kere daha, her zaman binlerce kere....