30 Mart 2009

Kitaplar, Konserler, Filmler

Bu yağmurlu ve kasvetli giden hava yüzünden daraldığım bunaldığım günlerde Oscar adayı olan veya kazanan iyi filmleri seyredip, yeni keşfettiğim kitapları okuyarak ve Borusan Filarmoninin konserlerini dinleyerek teselli buluyorum. "The Reader", "Milk", "Doubt", "Benjamin Button", "Revolutionary Road" "Grand Torino", "Frost Nixon" gibi filmler harikaydı.
Son bir yıldır birkaç kitabı aynı anda okuma eğilimindeyim. R.Şanal kitaplarını keşfettim, TV deki programını her sefer yakalayamıyorum ama "Kuantum Düşünce Tekniği" ile başladığım seriye, "Kuantum Sıçrama", "Kuantum Olumlama", ve şimdi "Kuantum ve Kur'an" ile devam ediyorum. Bununla paralel giden Su ile ilgili kitaplar var, tasavvufa ait bir kitap var. "Bab-ı Esrar", "Aşk" sırada bekliyorlar. Ne çok isterdim şöyle hızlı okuma kabiliyetim olsaydı da hepsini çabucak okuyup yutsaydım.
Bu yılın başından beri düşüncelerimde, görüşlerimde, isteklerimde daha fazla içe dönme, daha çok kendimle hesaplaşma, ne yapıyorum, nereye gidiyorum, ne istiyorum şeklinde bir eğilim var. Sorgulamalarım daha derine doğru oluyor, kendimi, herşeyi ve herkesi daha olumlu nasıl yaparım, nasıl bu şekilde davranırım, daha iyilik, sevgi dolu olabiliriz diye kafa yormak istiyorum. Tasavvufun güzelliğini daha derinden anlayarak, uygulamaya geçirerek benimsemek, hayat tarzım şekline getirmek hislerim gittikçe artıyor.
Yine müziğe sığınarak ferahlıyorum, Funda Arar'ın ve Zuhal Olcay'ın son çıkan albümleri ve tesadüfen keşfettiğim Yücel Arzen+Devrim Gürenç ikilisinin "Bir Aşk On Şarkı" isimli albümdeki şarkılar insana kendini iyi hissettiriyor. İyiki film, müzik ve kitap var.

29 Mart 2009

2009 YILI BAŞLADI, GİDİYOR

Biraz geç kalmış bir yazı olacak ama ben ancak vakit bulup konsantre oluyorum.
Yeni yıl geldi ve üç ay bitti bile. Ben şimdiki işimde 9 aylık oldum. 33 yıl + 3 aydır çalışıyorum.
Bazen çok zor geliyor, bazen çok hoş oluyor, bazen 5 yıl daha giderim diyorum, bazen 1 gün daha dayanamıyacağım gibi oluyorum, bir anda cinnet geçirip herşeyi havalara atıp bağırarak kaçmak geliyor içimden. Ama yaş almak insana sağduyusunu daha çok kullanmayı öğretiyor sanki, daha çok sabırlı olabileceğini, olması gerektiğini gösteriyor. Kendimi yeniden tanıyorum sanki, evvelden bu gibi bir durumda çantamı alıp gitmiştim, ben babama bile tamah etmedim sana mı edeceğim durumları aklıma geliyor ama demiyorum, dememem lazım. Hele şimdi şu zamanda, bu durumda, bu devirde. Kriz, alternatifsizlik, birşeylerden kopamamak, değişikliğe direnmek mi acaba ? Yoksa yerine koyamadığım bir plan yüzünden mi henüz bilemiyorum ama belki de hepsi birden. Zor veya kolay çalışmaya devam, binlerce kere şükürler olsun diyerek.

Ocak sonunda ilk arabam 1997 model Beyaz Uno arabamı satıp, kendime doğum günüm hediyesi olarak 2009 Dacia Sandero araba aldım. İnşallah borcumu ödeyip sağlıkla, huzurla kullanabilirim, çok hoşuma gidiyor yeni arkadaşım.

Şubatın ilk gününden Martın 25 ine kadar hergün yağan yağmur, kasvetli hava, soğuk beni depresyona soktu. Gün gün saydım, hergün yağdı, ya tüm gün, ya yarım gün. Resmen daraldım, bunaldım, güneş diye bağırdım. Neyse son 3-5 gündür güneş görüyoruz, ve inşallah ısınacağız. Baharlar patladı ama çoşamadılar şöyle gönlünce ağaçlar, çiçekler, böcekler. Ben de balkonda kendime güzellikler yapıyorum.

Daha sonra bu seneki Pembe Domates girişimlerimi de yazacağım. Tohumları çimlendirmeden fide yapmaya doğru giden yol.