7 Ağustos 2013

Tekne Gezisi

Burası bir yarımada ve girintili çıkıntılı o kadar çok koyu var ki gez gez bitmez. Aynı zamanda gezdim öğrendim desen öğrenemezsin, veya çok yıllar alır hepsini görmek, gezmek, denizine girmek, oturup yemek yemek veya suyunu, çayını içmek. Bu sefer Bitez'den çıktık tekne ile, 12 kişilik, '50 lerin ' 60 ların müziklerini hafif hafif çalan, kapı gibi kaptanı ve çok becerikli miçosu olan gulet tekne. Doğru hemen önündeki küçük ada ve yalancı boğaz (doğru hatırlıyorum inşallah) denilen yere dümeni kırdık. Oradan Akyarlara doğru geçtik, sonra kıyı kıyı karaincir, kargı koyu, bağla, akvaryum, aspat koyları. Ne kadar güzel, ne berrak denizler, o ne renkler, yüzmeye doyamıyorsun, temiz, ılık, bazen soğuk, benim içeçeğim geliyor böyle sularda yüzerken. Teknedeki yemekler ayrı fasıl, zeytinyağlılar, körili tavuklar, bulgur pilavından salataya, biralar, çaylar, kahveler. Sabah 9.00 gibi çıktık, akşam 19.00 da döndük, doyamadık. Arkadaşlar güzel, sohbet, muhabbet, şakalar, tavlalar ve sıcak, güneş derken tadı damağımızda kaldı. Bir başka koydan bir başka geziye kadar.

İzmir

Uzun yıllar sonra ilk defa gittim. Bahardı, galiba Mayıs başı. Araba ile 3 saatte gidiyorsun buradan. Karşıyaka'da kaldık. Kaldığımız mahallenin adı Bahçelievler di....Biraz ötesi Alaylı, ne güzel bir yer, kocaman geniş caddeler, ağaçlar, bahçeli evler, tıpkı Ankara gibi. Ben çok benzettim, aynı Ankara Bahçelievler'dekiler gibi 4-5 katlı evler, balkonlu apartmanlar, sokaklar, parklar, yürüyerek rıhtıma iniyorsun vapur iskelesi, bu sefer Istanbul gibi oluyor, Bostancı, Suadiye gibi mesela. Karşıyaka'da çarşı denilen bir semt var aynı Beyoğlu İstiklal caddesi, iki yanı dükkanlar, restoranlar, mağazalar, gündüz trafik açık ama gece araba trafiğine kapatılıyor sadece yaya trafiği var, insan dolu, akıyor insan seli oluyor. O zaman bile çok sıcaktı, şimdi kimbilir nasıl oralar.Sonra vapura bindik Alsancak'a geçtik, harika bir kordon boyu var, nefis manzaralı harika evler, deniz kenarında sıralanıyor, hemen hemen hepsinin altı bar, cafe, restoran, önünde kocaman bir yeşil saha, sonra deniz kenarında yürüyüş yolu ve deniz, bayıldım ben. Gece harika bir restoranda yemek yedik ve son vapurla Karşıyaka'ya geçtik yine. Sahil şeridinin bir arka paraleli dar sokaklar ve eski evler, bazıları restore edilmiş, küçük lokantalar veya bazı derneklerin, kuluplerin lokali. 
Ertesi gün Kordon semtine gittik, yıllar önce belki '80 lerin ilk yıllarında gitmiştim. Saat kulesi ve meydanı deniz kenarındaydı, şimdi sahili doldurmuşlar, yollar, viyadükler derken saat kulesi epey içeride kalmış. Yine denize paralel yollar çok güzel, heykeller, apartmanlar, yeni binalar derken çok değişmiş tanıyamadım. Ama vapurdan inerken daha belli oluyor Kordon Eminönü gibi biryer olmuş. Ben galiba Istanbul'u ve Ankara'yı çok özledim, her gittiğim yerleri oralara benzettim. Daha çok semti var ama 3 güne bu kadar sığdı.
İzmir'de daha ilk andan itibaren dikkatimi çeken insanları oldu. Nasıl kibar, nasıl güzel insanlar, dolmuş şoföründen bakkalına, cafedeki garsondan yoldaki vatandaşa kadar, bir yol soruyorsun bir adres soruyorsun veya birşey alıyorsun nasıl tarif ediyor, nasıl yardımcı oluyor ve nasıl davranıyor. Kızları çok güzel gerçekten dikkat çekici hanımlar. Genel havası, insanları, kordon boyları, yemekleri, adetleri, bayozu, sıcağı, keyfi derken İzmir'e bayıldım. Şimdi hep duam orada bir küçük ev alabilmek. Birgün kısmet olursa çok sevineceğim. Bugüne kadar neden keşefetmedim ve geç kaldığıma hayıflanıyorum. Ankaralıyım, memleketim başkadır, Istanbul'da 36 sene yaşadım, ikinci memleketim çok özlüyorum ama şimdi İzmir'liyim demek istiyorum. Orada yaşamak ayrıcalık bence, darısı başıma.