8 Nisan 2012

Gazetelerden

Yine bir Metin Münir (Milliyet 07.04.2012) yazısı okudum bir bölümünü paylaşmak istedim; 

"""İnsan Ölmek istemez
Çünkü sevdiklerinden ayrılmak istemez. En çok sevdiği de, kabul etsin etmesin, kendi olduğuna göre, kendini arkada bırakıp bir yere gitmek istemez. Kendi olmadan ne yapacak ?
Vücut devamlı tüketir ama hiç doymaz. Bağımlıdır, günlere, paraya, kudrete, sevgiye, sekse, şöhrete, gıdaya hep açtır. Acıdan korkar, hep okşanmak, pohpohlanmak ister. Ne kadar uzun oturduysa otursun, dünyanın sofrasından kalkmak istemez. Asabidir, çünkü kalıcı olmadığını, sahibi olduğu hiç bir şeyin kendine mülk olmadığını bilir. Gidecek yeri olmadığından kalmak ister. Her bir hücresi ile, hiç ümit olasa da direnir. Başını duvardan duvara vurur. Ağlar isyan eder, kabul eder, teslim olur ama hep asık suratla, hep kandırılmışlık duygusu içinde.
Ruh tükenmez, kavrar. Bilgedir, korkusuz ve sakindir, rahattır. Nereden geldiğini, nereye gideceğini bilir. Ben ruhumun kayığına binerdim. Vaveyla yapmadan ve ortalığı velveleye vermeden, olgun bir meyve gibi ölür, ölürken beni taşıyan ağaca teşekkür ederdim."""

Yani bence nefsimizi doyurmak için uğraşırken ruh güzelliğini ve ruhun gelişimini kaçırıyoruz demek istiyor. Maddeyi bırakıp manaya baksak keşke.

CKM' de "Suya Noktalar" Ebru Sergisi

Çocukluğumda televizyonda gördüğüm bir programda ebru ustası birisi suya boyaları atıyor ve sonra suyun üzerine koyduğu kağıdı çekiyor ve kağıtta harika renkler şekiller gözüküyordu. Bunun ebru sanatı olduğunu sonradan öğrenmiştim, ama bana adamın yaptıkları çok sihirli, mucizevi bir şey olarak görünmüştü. Çok şaşırıp nasıl oluyor bu Allah Allah demiştim. Hep öğrenmeye heves etmiştim ama vakit ile nakit bir türlü denk gelmemişti. Yıllar sonra emekli oldum, buraya yerleştim ve tesadüfen karşıma ebru kursu çıktı. Öğrenmeye başladım, 3 senedir yapıyorum. Şimdi bir arkadaşımın atölyesine devam ediyorum. Bakınız; www.berrinakson.com 
Daha ilk sene bunu yapmaktan ne kadar zevk aldığımı, bu kadar beni mutlu eden bir şey olmadığını farkedince, yaptıklarımı çok beğeniyorum, çok seviyorum diye herkes görsün istemiştim ve sergi açmayı dilemiştim.  İşte kısmet oldu ve Caddebostan Kültür Merkezinde bir hafta süreyle sergi açmam için bana fırsat verdiler. Nasıl heyecanlandım, nasıl telaşlandım, ama elimde hazır bir sürü ebru olduğu için çok da dertlenmedim, içlerinden seçim yaparak hangilerini sergiye koyacağımı seçtim. Eksik olmasın arkadaşlarım bana yardım ettiler, taaa nerelerden kalkıp geldiler. Yerleştirdik, açılış yaptık, ben ağzım kulaklarımda dolanıp durdum ortalıkta, gelenlere lokum ikram ettim. Anı defteri koydum gezenler bir şeyler yazdılar. Bir hafta her gün sabah gittim akşam döndüm, çok yoruldum, düzenim değişti. Ama o kadar çok beğenildi ki, öyle övgü dolu sözler duydum ki, deftere ne kadar sıcak duygularını yazdılar, içimdeki çoşkunun, sevginin, aşkın onlara geçtiğini söylediler. Bu vesile ile yeni arkadaşlıklar oluştu, birçok arkadaşım ebruları beğenip aldılar, evlerinde görmek istediler, beni ne kadar memnun ettiler. Onlardan bir türlü ayrılamam zanneden ben, alanların beğenisini duydukça ne güzel, benim enerjim, hevesim onlara da geçecek dedim. Lise hocam geldi gezdi, çoktandır görmediğim arkadaşlarımı gördüm, yenileri ile tanıştım. Kocaeli Üniversitesi öğrencileri gezdi, kendi bünyelerinde haber yaptılar, Bilfen Okulu fotograf klubü öğrencileri resimlerini çektiler, ebru ile uğraşanlar, eskiler, yeni başlayanlar, bunu hiç bilmeyenler, velhasıl herkes beni çok motive etti. Beğenilmesi, çok severek yaptığımın ve bunun başkalarına da ulaştığının göstergesidir, ebru dünyası için küçük ama benim için büyük bir adımdı. Çok şükür, çok teşekkürler. 

Bodrum'da Deniz

Bu kış ağır ve uzun geçti, çok soğuk oldu, aslında çocukluğumuzda Ankara'da daha beterlerini yaşamıştık, aynen bu sene Ankaralıların yaşadığı gibi. Ama ben çok bıktım, azıcık güneş görsem kendimi hemen açık havaya attım, bir parça iliğim kemiğim ısınsın diye. Çok şükür Nisan iyi geçiyor, arada bir yağmur veya rüzgar olsa da güneş ısıtıyor ve insanın içini açıyor. İnşallah daha da iyi günler gelecek. Ben geçen ay başında buralardan bunalıp bir kaçamak yapmıştım, yüzüm gözüm açılmıştı, çok özlediğim denizi seyretmek, birkaç arkadaş ile sohbet etmek, onlarla fikir alışverişi yapmak, oralara yerleştiler de neler yaptılar, nasıl hissediyor, ne düşünüyorlar diye sormak için, buralardan kaçmıştım. Bir hafta güneş, balık, sohbet, yürüyüş, açık havada kahvaltı derken kendime gelmiştim. Şimdi bu fotolara bakıp ne hoş diyorum. İnşallah yakında yine yapacağım, kısmet ise, acaba kalıcı olur mu bu hayat ? demek için. Sakinlik, sıcaklık, huzur, mutluluk için, dostlarla sohbet, yeni yaratıcılıklar için.....

Dibeklihan Sanat Köyü

Bodrum Ortakent'de Yaka köyünde sanatçı ve sanatsever Mimar Cenap ve Gülay Tezer'in kurdukları bir sanat köyü.  Dibeklihan, içinde sergi salonu, müzesi, sanat atölyeleri, Türk el sanatlarının en güzel örneklerinin sergilendiği ve satıldığı dükkanları ve yaz boyunca açılan sergileri, sanatsal etkinlikleri ile Bodrumlu sanatseverlerin buluşma merkezidir. Böyle diyorlar kendi web sitelerinde, bütün detaylar orada var. Bakınız www.dibeklihan.com 
Mayıs ayında açılacak sanıyorum, biz uğradığımızda kapalıydı ama dıştan görünüşü bile görkemli, çok ince sanat işçiliği olan, uzaktan isimlerini okuduğumuz galerileri, sergi salonları ve merakla beklediğim kafeteryası, atölyeleri, ve dükkanları ile çok güzel bir yer. Hiç beklemediğiniz bir şekilde, hiç beklemediğiniz bir yerde. Keşke yolu daha kolay olsaydı, ulaşım daha kolay olsaydı, daha sık sık gidebilseydik. Ama yine de Bodrum'da böyle bir yerin varlığı şahane bir şey. Ben şimdiden diliyorum orada konserler, sergiler izlemeyi, şahane yemekler yemeyi ve kimbilir belki orada ebru sergisi açmayı. Neden olmasın ???

Bal isimli kedi

Kendi kendine geldi, öyle durdu baktı, sanırsın konuşacak, ben de ona bakıyorum, bakıştık. Biz kahvaltıdayız, o da açtır dedim biraz peynir, biraz salam gibi şeyler verdim nasıl yedi, belli ki aç. Çocuklardan kedi maması istedik, Allahtan etrafta kedi besleyenler var, mamalar da hazır tutuluyor. Döktüm mamayı taşın üzerine nasıl ham hum yedi, bu arada hep bakışıyoruz, ben böyle sarman tipi kedileri pek severim, elleyemem, kucağıma alamam, hatta biraz korkarım ama kendi çapımda çok aşama kaydettim ve onlara ısınmaya çalışıyorum. Bence kediler bu dünyada son evrimlerini yaşıyorlar, sonra insan olacaklar diye düşünüyorum. Çünkü bakışları, davranışları çok enteresan hiç hayvan gibi değiller. Bunu arkadaşlarımın kedilerini gözlerken de hissetmiş ve böyle düşünmeye başlamıştım. Sonra geldi nasıl ayaklarıma dolanıyor, yatıyor, sırt üstü dönüyor, kıvranıyor, beni sev diyor belli ki, geriniyor, bakıyor, yine yatıyor ters dönüyor falan. Ben tabi elleyemiyor ve uzaktan konuşarak anlaşmaya çalışıyorum. Anladım ki memnun oldu, ben de o an onunla olmaktan çok memnun oldum, sonra dedim ki senin adın Bal olsun. Bir gün evime bir kedi alabilecek kıvama gelirsem böyle bir şey olacak galiba.