13 Temmuz 2007

TATİL




Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde.....


Pardon bütün tatil özlemim yüreğimde, denize, yüzmeye, uyumaya, dinlenmeye, tabiata, toprağa, çiçeğe, böceğe gidiyorum inşallah. Yine köyüme, son 25 senedir gittiğim yere, yine yeniden. Kaz dağları etekleri, önce 3-4 gün bir doğal hayat çiftliğinde kalacağım, arınmaya, organik beslenmeye, elele neler yapılırmış görmeye, herşeyin doğalını yaşamaya, yeni şeylerle karşılaşmaya, yeni dostlar tanımaya. http://www.imeceevi.com/

Sonra Küçükkuyu Idatur Motel de yan gelip yatma, birikmiş kitapları okuma, sabah erkenden yürüme, yüzme, denizi saatlerce seyretme, az yemek, çok uyku, kafayı boşaltma, sessizlik, birkaç kilo verip dönebilmek. İşte tek hedefimiz dağlar, denizler, yolumuz açık olsun.




Jazz

Yine yeniden bir kere daha Ist. Caz Festivalini yaşıyoruz. Bu sene zaten son birkaç yıldır olduğu gibi Istanbul konserden ve festivalden geçilmiyor, her sene yeni açılan yerlerle beraber bir konserler dizisidir gidiyor. Eskiden sadece tv de seyrettiğimiz veya sadece CD lerde, kasetlerde dinlediğimiz gruplar, şarkıcılar peş peşe geliyorlar ve Istanbul'u sallıyorlar. (Bu kelime de çok hoşuma gider, yeri geldiğinde çok güzel ifade eder duygularımı). Mesela "Shakira Istanbul'u salladı" diye yazdı gazeteler. Nasıl uydu dimi, gerçekden muhteşem olmuş konser ben gidemedim. Neyse benim gittiklerimden iki tanesi aşağıdaki gibiydi. Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda iki konser dinledim, seyrettim.
Robin Gibb, seneler önce (yani '80 li yıllarda) abisi Barry Gibb'in yakışıklılığından gözümüzün döndüğü Bee Gees grubunun üyesi olarak şarkı söylerken, sonradan (kardeşler arası anlaşmazlık diyelim) ayrı başına bir orkestra ve bir tanesi çukulata fıstık olan 3 kişilik vokal eşliğinde sahneye geldi. Kendisine 2 beden büyük gelen takım elbisesi ve mavi-mor karışımı gözlükleri ile pek mütevazi, pek halim selim duruyordu. Ahmet Ertegün ve Arif Mardin'e olan şükranlarını, müziklerine yaptıkları katkıları anlatıp saygı ile andıktan sonra grupça söyledikleri şarkıları döktürdü. Bence bizden de o kadar ilgi beklemiyordu, hem şaşırdığı için hem de memnuniyetinin ifadesi habire başparmak havada bize çok iyi işareti yapıp durdu. Bizi seneler öncesine götürdü, odamızın duvarlarına resimlerini astığımız günlerin anıları eşliğinde şarkıları hep bir ağızdan söyledik. "Stayin alive, Words, Night fever, How deep is your love, gibi...
Ne güzeldi, orta yaşa merdiven dayamışlar da biraz geç de olsa açıldılar, sonuna doğru ayakta danslarla şarkılara eşlik ettiler, bis yapmaya geldiklerinde iki parçayı tekrar yorumlayıp bizi hatıralarla başbaşa bıraktılar.

Geçen akşam da Wynton Marsalis, Lincoln Ork. eşliğinde çıktı sahneye. Aman pek cool takıldı, hiç kendini öne çıkarmadan ben değil, biz anlayışı ile çaldılar. Sadece şarkı anonslarında konuştu ve bir defa öne gelip solo yaptı, halbuki ben şöyle Miles Davis vari birkaç solo attırır diye bekliyordum, doymadım. Orkestra üyelerinin hepsi de teker teker döktürdüler. Elemanlardan Ted Nash'in bestesi "Dali - Matisse - Picasso" isimli üç parça pek güzeldi, ilk başta da John Coltrane besteleri ve bestecisini anlamadığım "Peace" isimli bir parça çaldılar, çok güzeldi bayağı hoşuma gitti.
Böyle ılık bir yaz akşamında açık havada gayet hoş, (hadi magazin diliyle söyliyelim) elit bir topluluk ile bu konseri dinlemek o atmosferde bulunmak pek çok hoş oldu.
Zaten belli ki davetiye var diye gelenler ve de tahminime göre bu müzikden anlamayanlar yahut hoşlanmayanlar ilk yarım saatten sonra çıktılar, belki Reina'ya veya Sortie'ye koşmak daha cazip gelmiştir, ama kalan sağlar iyi dinleyiciydiler. Yeni konserlerin Istanbul'u sallamasına kadar şimdilik böyle....

9 Temmuz 2007

TV Dünyası

  • Lost dizisini seyredip salı akşamları (kaçırdıysam pazar akşamları) sinir küpü içinde kalakalmam ne zaman sona erecek. Niye ben de gelecek bölümleri internetten indirip topunu birden seyredip rahatlayamıyorum.
  • Bu dizi ne şekil alacak nerelere gidecek de biz de kafayı yiyeceğiz.
  • Yahutta niye geçmiş bölümlerin DVD leri çıktığı gibi gelecek bölümlerin de çıkmıyor. Nasıl daha bizde vizyona girmemiş filmler geliyorsa bunları da getirseler dimi ama ???
  • Dizi deyince "Six Feet Under" dizisini seyreden varmıydı, son 2-3 bölüm nasıl da yerlerimize yapışıp seyrettik ve iki gözü iki çeşme olduk. Nathan nasıl öldü yaaa, olacak şeymiydi. Ama bu kadar güzel dialoglar yazılan, bu kadar güzel senaryosu olan ve müziği, çekimi, tipleri, konuları ile 1. sınıf olan bir diziyi yine aynı şahanelikle bitirdiler, gözüm kaldı doyamadım. Keşke yenibaştan bir daha verseler.
  • Aynı şekilde yerli dizilerden "Hatırla Sevgili" de de gözüm kaldı Acaba ne olacak ???
  • Şimdilerde Okan Bayulgen'in " Bu size lazım" sohbet programlarını seyrediyormusunuz, her akşam geç saatte olmasına rağmen merakla izliyorum. Ne değişik kişileri, seçime katılacak bağımsız adayları çıkarıp konuşturuyor.
  • NTV de de yine seçimle ilgili Kürşat Başar ve Çiğdem Anat'ın bir programı var ama gayet ciddi, güzel konuşmanın ortasında Anat'ın azarlar gibi müdahaleleri veya Başar'ın işi sulandirması ortalığı bozuyor. Yoksa bana mı öyle geliyor.
  • Seçimle yatar seçimle kalkar olduk, gecenin geç saatlerine kadar bunları takip edeceğim diye helak oluyorum. Bilgilenme adına, bizi temsil edecekleri tanıma adına.....

Vişnezade 2


Vişnezade parkının yeni resimlerini de çekmiştim ama ne kadar uzun oldu yine buraya koyamadım, hem de iki satır yazamadım. Şu bunalım sıcaklar olmasa hergün gideceğim bu parka ama klimalı ofisden çıkmamak işime geliyor. Neyse o feci haftayı atlattık ama ofisde bir gün klima arızası yüzünden buharlaşıp yok olmamıza az kalmıştı. Resmen ekşi ekşi koktuk hepimiz, ben de 18.00 bekleyemeden kaçmıştım. Şimdi elektrikler kesilecek diye ödüm kopuyor.
Bu park çok güzel, bayağı büyükçe, sanki birbirinden ayrı bölümler var gibi kıvrılan yollarla ayrılıyor, öğlen güneşin durumuna göre başka başka bölümlerde oturabiliyorsun veya bir taraf daha serin olabiliyor. Ben yemeğimi ve gazetelerimi oraya götürüp bir yandan yiyip içerken bir yandan da gazete okumaya bayılıyorum. Benim gibi başka hanımları da görüyorum kitaplarını alıp gelmişler, sessiz sakin okuyorlar bazı beyler kahveye gideceğimize buraya gelelim diyorlar herhalde, bankın üzerinde bir sohbettir gidiyor. Şimdi okullar da kapandı ya iyice sakin oldu ortalık. Seyrek olarak da torunu ile gelen anneanne veya babaannelere rastlıyorum. Buraya iyi bakalım, her zaman lazım olacak bize.