13 Şubat 2010

Can Geyran Deniz Kabukları Merkezi










Geçen gün arkadaşlarla buraya gittik, Dragos'ta. www.cangshells.com sitesinden bilgi alabilirsiniz. Hobi olarak deniz kabuğu toplamaya başlayan Kemal bey burayı oğlu anısına yaptırmış, bize tek tek bilgi verdi, deniz kabuklarının hayatı üzerine kısa bir film izlettirdi. Uzak doğudan gelen, orta Amerika'dan gelen güzelim renk ve desenlerdeki kabukları, bizim denizlerden çıkanları sergilemiş. Çok güzeller, o renk ve desenleri görünce, Yaradan karşısında bir kere daha dilin tutuluyor.
O kabukların içindeki hayvanlar (yumuşakcalar, karından bacaklılar deniliyormuş) çok enteresan şeyler. Ben de eskiden hep toplardım, hatta küçüklerinden kolye yapardık, evde de dekoratif olarak kullandığım bir sürü kabuklar vardı. Bunları görünce evdekilere daha iyi bakmam lazım dedim kendime. Gidin, gezin, seveceksiniz, kumda yürürken daha dikkatli olacaksınız...





12 Şubat 2010

Bazı Şeyler

* Buraya düzenli olarak hergün veya en azından haftada 2-3 kere girip yazmam lazım. Olaylar birikiyor, benim aklımdakiler gidiyor, sonra da zaten önemini yitiriyor.
* Bu sene yılbaşı gibi doğum günümde de yalnızdım. 24 Ocak önemli gün, tarihte yer etmiş bir gün, aynı gün bir sürü de ölenler var, önemli kişiler. Her sene ben doğum günümü anarım, onlar kaybettiklerini anarlar. Uğur Mumcu, Gaffar Okan, Ismail Cem, 23 Ocak Şakir Eczacıbaşı az daha o da bugüne denk gelecekti. Hava da nasıl kar, soğuk, tipi şeklinde. İstesem de bir program yapamazdım. Sonra başka bir arkadaşın d. günü ile birleştirip ev toplantısı ile kutlaştık, sağolsun arkadaşlar...
* Haiti Depremi ne feciydi, çoluk çocuk binlerce insan telef oldu, yağmacılık da yüz karası. Ama nasıl canım sıkılıyor, bizde de aynen öyle olacak, bu gidişle, bu insanlarla korkarım...
* Eski evimden karşı komşum tatlı bir hanım vardı, arkadaş olmuştuk dertleşirdik, konuşurduk. Oradan taşınınca ayrıldık, bir daha görüşemedik, ama bayram, yeni yıl falan hep mesaj atar, hiç ihmal etmez, ben unuturum o unutmaz. Geçenlerde Istanbul'a gittiğimde aradım Tarabya'da oturuyor bir kahve içmeye gittim. Ne güzel bir insan, nerede kalmıştık oradan devam ettik, sanki hiç araya 1,5 yıl girmemiş gibi, dolu dolu, çok güzel, yumuşacık bir kadın, aynı zamanda ressam, zevkle, hayranlıkla sevgiyle bakıyor konuşuyor. İyiki böyle bir arkadaşım var dedim, bana ne iyi geldi bilse. Keşke daha yakın otursaydık birbirimize...
* Şubat başında da bir başka doğum günü kutlaması ile baba tarafı akrabalarla bir araya geldik. Amcam, yengem, kızı, kocası, çocukları derken bir Italyan lokantasında süpriz toplantı vesilesiyle ben de sosyal ortama karıştım. "Fratelli La Bufala" isimli lokantada güzel mozzarella, pizza ve manda biftek yedik, pek güzeldi. Sıcak aile ilişkileri, mutlu çocuklar ve eşler, sevgi ile sarmalanmak, birbirini sevindirmek kollamak, muhabbet ne güzeldi.
* Kanyondaki D&R pek güzel, kocaman dolaş dolaş bitmiyor, her kitap, her CD var orada sanki, yok yok. Geçenlerde vakit geçirmek için gitmiştim, dergi aldım, sonra içindeki Starbucks cafede oturdum, nefis hafif müzikler çalıyor, çok gürültülü değil, nefis bir kahve eşliğinde dergimi okudum, müzik dinledim kahvemi içtim. Çok hoşuma gitti, ara sıra yapmalı, pek hoş biryer...
* Son günlerde Merly Streep'in son çevirdiği iki filmi de seyrettim. "Julie&Julia" da bir ahçıyı, "It's Complicated" de boşanmış bir kadını canlandırıyor. Tamamen apayrı tipler, saçı başı, tipi, filmin geçtiği dönem çok farklı. Arka arkaya seyredince daha iyi görüyorsun farklı tipleri canlandırma nasıl olurmuş. Ama bu kadın nasıl oynuyor, nasıl sahici, nasıl o rolün kendisi oluyor doyamıyorum seyretmeye. Çok güzel iki filmdi, çok eğlendim, düşündüm, baktım baktım, bazı yerlerde sen olsan ne yapardım dedim, bir kere daha hayran oldum. İyi ki sinema var, iyi ki böyle oyuncular ve filmler var...
* Son günlerdeki seller ne fena, Antalya sular altında, önümüzdeki günlerde meyva sebze beklemeyelim, bulamıyacağız veya çok pahalanacak. Bütün seralar, bağlar bahçeler battı, turistik tesisler, evler, insanların hayatları gitti. Öyle tv den seyrediyoruz ama başa gelen bilir, ne yazık oldu onlara. Kimse de yardım etmeyecek, ne yapacaklar bu sene bilinmez. Ya ağaçta kalan iki kişiden birisinin dayanamayıp gitmesi, diğerinin gözü önünde, bir türlü gelemeyen kurtarmayı beklerken, öylesine, çok basit birşeymiş gibi bile bile, göre göre ölüvermek. Gerçekten aklıma sığmıyor, dayanamıyorum, artık bakamıyorum...

Yine Kar yine Kar

Bunlar da 2. büyük parti kar yağışından manzaralar. O sefer ne çok yağmıştı, ne çok bembeyaz olmuştu ortalık. Ben manzara seyretmekten ve resim çekmekten yazamadım buralara. Bazen de epey bir tembelliğim tutuyor. Ama yürüyüşler çok güzeldi, arabamı temizlerken karlarla oynamak çok zevkliydi. Tertemiz havada nefes almak çok sağlıklıydı. Ama esaslı don oldu, esaslı soğuk olmuştu. Buz tuttu herşey, 2-3 gün açılmadı. Allahtan evde herşey vardı, sabah yürüyüşten başka dişarı çıkma ihtiyacı olmadı. Tabi sonlara doğru epey sıkıldım, param da bitti bankaya gidemedim. Sonra o ayazda o donmuş karlarla kaplı ortamda bir kış güneşi açtı, nasıl güzel oldu, sanki Uludağ'dayız. Pırıl pırıl güneş yavaş yavaş ısıttı ortalığı, bizim donmuş karlar, çatılardan veya pencere kenarlarından sarkan dikitler, sarkıtlar erimeye başladı. Sokaktaki köpekler, kuşlar yiyecek aramaktan helak oldular. Bazen tüm kuşlar için ekmekler alıp ufalayıp onların çok toplandıkları yerlere döktüm, bazen benim balkonun kenarına ufaladıklarım bir anda kapışıldı gitti. Birkaç defa köpeklere etsuyu tabletli makarna pişirdim, gidip yol kenarlarına veya açıklık yerlere serdim, nasıl sevindiler yediler, teşekkür için üzerine çıktılar. Hem soğuk hem açlık pek acıdım onlara içim ezildi, başka ne yapabilirim dedim ama elden gelen budur...
Şimdi yağmurlu günler yaşıyoruz, bir lodos bir poyraz esiyor, etraf çamur halinde. Ama bu kadar suyu gören çayır çimen yemyeşil oldu. Yollar berbat oldu, asfaltlar bozuldu, bazı yerler çöktüler. İnşallah Belediye de onlara el atacak ve bahara doğru giderken etrafı düzeltecekler. Hadi sıkalım dişimizi az kaldı kışı kovalamaya, eğer Mart kapıdan baktırır yapmaz ise....