18 Aralık 2009

Aralık 2009


Bu seneyi de bitiriyoruz şurada on gün kaldı. Eskiden tek seneler çift seneler gibi takıntılarım vardı, tek seneler pek iyi gelmezdi, sanki çift seneler daha iyi geçerdi falan filan. Bu senenin bir muhasebesini yapıyorum bu günlerde. 2009'a benim eski evde arkadaşlarla beraber toplanıp yemek yiyip, dans edip, tv ye bakıp, sohbetler, şarkılar, sarılıp öpüşmeler eşliğinde girmiştik. Epey gülmüştük, epey derin derin konuşmuştuk. İyi temenniler, ufak tefek hediyeler, gır gır şamata derken tam 24.00 de kutlaşmalardan sonra kapının eşiğinde nar patlatmıştık, sonra da üzerinden hoplayıp zıplayarak geçmiştik. Bereketli olsun, bu sene çok yer gezelim görelim diye dilekler tutarak. Bana öyle geldi valla.
Zaten hemen yılbaşının ertesi günü o kar kış kıyamette Ankara'ya yola çıkmıştım. Yolda tren bozulmuş, Ankara'ya 100 km kala yolda kalmıştık, trenin bir parçası buz tutmuştu, saatlerce gelecek yeni parçayı beklerken donmuştuk. Yeni yıla başlama şekline bak demiştim. Ondan sonra çeşitli vesilelerle yurt içinde habire bir yerlere gittim geldim, arabayla, uçakla, otobüsle kaç seyahat yaptım. Nar patlatmanın faideleri !! bunlar dedim.
Sonra yeni yıla girerken 2008' in son günlerinde eski arabamı satıp yenisini almıştım, 2009'u yeni arabamla karşılamıştım, ayy ne kadar sevinçliydim, gıcır 1. el araba. Borç var ama çalışıyorum ya öderim dertlenme dedim kendime. Dünya krize girmiş, gittikçe daha fena olacağız diyorlar, ben dua üstüne dua çok şükür yarabbi işim var, sağlığım var, arabam var, kirada olsa evim var deyip duruyordum. Sonra 1 Nisan şakası gibi işten ayrılmam gerçeği yüzümde elimde, içimde, gövdemim her yerinde patladı, krizin bana da uğradı. Sonrası malum Mayıs'tan itibaren kendi evim diye buralara taşınma, yerleşme, alışma çabaları, uzun zaman evle uğraşmalar, etraf tanıma, arada biraz tatil, sonra yeni çevrede neler yapabilirim araştırmaları, çokca özlem, herşeye rağmen her zaman şükür duaları, biraz sıkılmalar, çokca ne olacak düşünceleri, her sıkılmadan sonra kendini ve herşeyi akışa bırak telkinleri ile bu günlere geliş.
Hayatımda bu kadar köklü bir değişikliğin bu kadar çabucak olması ve zamanın bu kadar çabucak geçip gitmesi karşısında elim ayağım, dilim tutuluyor, sadece çok şükür allahım bu günleri de aratma diyorum.
Bu sene başka şeyler de öğrendim. Arkadaşlık, dostluk neymiş nereye kadarmış, nasılmış meğerse. En yakın arkadaşlarım dediklerin veya uzaktan arkadaşların, yahutta bu benim dostumdur dediğin az sayıdaki kişilerin, yer, durum, mevki, şartlar ve şekle bağlı olarak ne kadar ve ne zaman senin yanında yer alıyorlar veya almıyorlarmış onu öğrendim. Seni nasıl değerlendiriyorlar veya seni nereye koyuyorlar veya koymuyorlarmış. Dost acı söyler, gerçekleri söyliyelim, sen de gerçeklerle yüzleş, artık olanları kabullen gibi konu başlıkları altında nasıl keskin hatlar çizerek, belki bilmeden belki bilerek can acıtıcı oluyorlar veya ne kadar gönül alıcı oluyorlarmış. Seni sen olarak değerlendiren, her zaman bunu ön planda tutan, her ne durumlarda olursa olsun farketmeyen davranışlarla yanında arkanda önünde olanlar gibi, durumlardan vazife çıkarıp kendi egolarını sivrilten ve yardımcı oluyoruz aslında hisleri içinde gerçekten kırıcı, yıkıcı olanlar da varmış. Nasıl kalbini açan, nasıl moral veren, nasıl yardımcı olmak için çırpınanın yanında, nasıl kendini mukayese edip iyi hisseden, nasıl küçük dağlar benim, büyükler de babamındı zaten olanlar da varmış. Nasıl hiç ummadığın halde yaptıkları veya söyledikleri ile sevinçten gözlerini yaşartanlar gibi, üzüntüden yaşartanlar da varmış.
Ben bunları öğrendim, öğreniyorum, halâ şaşırıyorum, hiç şaşırmıyorum, ama olgunlaşıyorum, zayıflamış gibi görünsem de daha kuvvetleniyorum. Çatlaklarım, kırıklarım çoğalıyor ama hamurum daha sıkılaşıyor, daha sivrilerimi törpülüyor, yuvarlaklarımı köşeliyorum. Daha anlayışlı, daha affedici daha şükreden birisi olmam için gerekli vesileler bunlar diye düşünüp sakin ol, hiçbirşey olmamış gibi davran ve devam diyorum. Sukûnet ve sessizlik içinde olmak çok daha gürültülü bir çoşkuyu anlatır bence. Ama anlayana tabi...
Senenin başındaki ile sonundaki halim ve duygularım 180 derece farklı belki ama ben kendimi halâ çok seviyorum ve takdir ediyorum.
2010 resimdeki nar gibi bereket, neşe, çoşku, canlılık, heyecan getirsin inşallah. Sağlık ve huzur dolu günlerimiz yeni ve güzel şeylerle dolu olsun.

Lale Soğanları

Baharda açan o güzelim laleleri şimdiden ekmek lazımmış. Buranın mahalle pazarındaki çiçekcim bahardan beri her mevsime göre ondan aldığım çiçeklerle beni bilgilendiriyor, yönlendiriyor. Onlar da balkonumu şenlendiriyorlar.
Begonyalar hala diri ve renkli duruyorlar valla. Ama bu soğuklara dayanacaklarmı bilemedim, atmaya da kıyamıyorum, sardunyalarla beraber balkonda duruyorlar, onlara arkadaş olarak hercai menekşeler aldım ama nedense bir türlü canlanıp şenlenemediler. Sağlam fide değillermi nedir, onları yakındaki seradan almıştım, kazıklandım mı acaba ! anlayamadım. Ayrıca açelyam da bir açılıp bir kapanıyor. Yazdan kalma Ortancalar bile daha bebekler ama bakalım dayanacaklarmı.













Şimdi de kasım sonu gibi aldığım lale soğanlarımı ektim. Ambalajın üzerindeki görüntüleri pek hoş, bakalım mart nisan gibi inşallah öyle güzel çıkarlar. Balkonu olmak ve balkonda birşeyler yetiştirmek, sonra onları seyretmek pek zevkli oluyor, kasvetli günlere neşelenme vesilesi.
Baharı bekleyen kumrular gibi....