18 Ağustos 2009

Gündoğan'da günbatımı


Güneş batarken böyle şeyler oluyor, bunlar resimde tespit edebildiklerim, ama yine de gerçeği çok daha şahane. Denizden çıkmışsın, duş yapmışsın, hafif birşeyler giymiş balkona kurulmuşsun, elinde bir kadeh şarap öyle kalıyorsun, hayat duruyor, zaman duruyor, deniz duruyor, sadece ufuktaki güneş yavaşca gözden kayboluyor, sonra ortalığı bir renk cümbüşü kaplıyorki tarif edilemez, her an başka bir ton oluyor, ve sen eriyorsun.....

Gündoğan 30 Tem. - 7 Ağus.

Sonra Gündoğan'daki arkadaşın evine geçtim ve dünya varmış dedim. Hava esiyor, etraf sakin, tenha, su ve hayat durgun akıyor. Evin manzarası muhteşem, sabahın köründe güneşin doğuşunu göremiyorsun ama 06/06.30 da uyanırsan göğe yayılan kızıllığı görüyorsun, deniz kıpırtısız, herşey sakin. Akşam güneşin batışı ayrı bir olay, şiir gibi. Ben bile orada şair olabilirdim. Sadece öğleden sonra rüzgar fazla esmeye başlıyor kuzeye baktığı için bazi günler giremedim, sonra hava bana acıdı duruldu, yoksa ne çok poyraz esti. Kayaların üzerinden merdivenle denize iniliyor deniz kenarı epey sersem ediyor insani, ya 12.30 a kadar girip kaçacaksin veya akşam 19.30-20.00 gibi denize gireceksin. Diğer saatler ya havuz başı ya odada uyumaca.Ben de sabah uyanır uyanmaz kahvaltıdan önce 8.00 gibi yüzüyordum, güne dinç başlamak nefis.
Pazarı çok güzel, tüm mahalle pazarları gibi yiyecekten, baharatçıya, giyimden masa örtüsüne, mutfak aletlerinden ayakkabıya herşey var. Sebzelerin, meyvaların en tazesi, hası var. Pembe domates bile buldum. Pazarda Filiz Akın ve kocasını gördüm, t-shirt bakıyorlardı, Filiz Akın hasır şapkası ile pek zarifti. Bu sene Bodrum plajlarında peştemal moda olmuş, bir kere şezlongun üzerine seriyorsun temiz temiz yatıyorsun, kurulanıyorsun çabucak kuruyor, sonra pareo yapıyorsun, saçını sarıyorsun, havlunun altına üstüne ser ne istersen yap, hem şık, hem pratik, hem de pamuklu pek sağlıklı. Pazardan bir kaç renk aldım tabi.
Bizim site küçükbük denilen yerdeydi.Siteye yakın "Sacide'nin Yeri" diye bir yer var, harika mantı, gözleme ve çiğ börek yapıyor, değişik günlerde hepsinden yedim nefisti. Ayrıca Gündoğan sahilinde pek hoş kafeler, balık restoranları var, hatta kumların üzerine masa koyuyorlar pek keyifli.Bazen kahvaltıya bazen akşam yemeğine gittik. Sitedeki evler taş evlerden, önünde cim bahçeler ve harika renklerde açan çiçekler, insanın aklı duruyor. Japon gülü diye bir çiçek var, nasıl katmerli bir çiçek açıyor ama bir gün sonra solup dökülüyor.Ertesi akşam gonca halinde görüyorsun sabaha yine açıyor muhteşem birşey.
Buradaki begonviller sanki Fethiyedekilerden, Antalyadakilerden daha güzel,daha katmerli, canlı, çiçekleri pek dökülüyor ama ben de onları toplayıp masa üzerinde geniş bir kasede biriktiriyordum veya bir dal vazoda dekoratif duruyorlardı. Sardunyalar da ebrulili renkte pek hoşlar.
Ayriyeten ara sıra Yalıkavak ve Türkbükü'ne de baktık, hiçbirşeyden kusur kalmadık. Yalıkavak adeta Ist gibi, gece yolda yürünecek gibi değil, bütün masalar dolu. Buraya kriz uğramamış,Port Marina güzel, ama pek tenhaydı,içindeki diskoda her gece birisi çıkıyormuş, Ferhat Göçer, Fatih Ürek falan...
Ben yine deniz için Türkbükünü seviyorum. Ama o meşhur plajların, ikoncanların olduğu iskeleler değil,köyün kıyısındaki mütevazi kafe veya restoranların önündeki kumsal. Sakin bir deniz, sahilden sığ sonra derinleşiyor, önü açık, karşı sahiller gözüküyor, öyle dambada dumbada müzik yok, sabah kahvaltıya gelip gün boyu kalıyorsun, gözleme, menemen v.s.Sezlong, şemsiye parası yok, yedik, içtiklerin falan. Burada da Derya Baykal'ı kızıyla gördüm, fıstık gibi kadın, biraz kalınlaşmış ama hangimiz olmadık ki ??


Bodrum


Sonracıma otobüse atlayıp Bodrum'a geçtim. Kamil Koç otobüsleri, güzel, klimalı servis saat başı, koltuklar rahat amaaa Antalya'dan Bodrum'a gidene kadar heryere uğradı, 8 saatte gittik. Korkuteli, Fethiye, Göcek, Dalaman, Milas,Yatağan, Muğla derken akşamın 8.30 unda garajlara geldiğimizde 31 derece gösteriyordu. Fethiyedeki 45 dereceden sonra burası yayla gibi geldi bana. Göcek'de dağları delip tünel yapmışlar yol kısalmış sözde !! Önce Halikarnasın karşısındaki yokuştan çıkınca Manastır otelin arkasındaki Barış sitesinde oturan bir akrabada kaldım 2 gece 3 gün. Tipik damsız beyaz badanalı Bodrum evleri, kocaman balkonu var esiyor ama odalar ne sıcak, nefes alamıyorsun. Bahçede çam, malta eriği,incir,limon,nar,mandalina ağaçları.Begonviller heryerden dökülüyor, pembeli beyazlı, morlu. Ama buradaki çır çır böcekleri 24 saat ötüyor, hiç nefes almadan koro halinde devamlı yayındalar. Sabaha karşı susmuşlardı, ezandan sonra yine başladılar, saat 05.30/06.00 gibi nasıl ve niçin öterler bu kadar cırcırlamak anlamadım, uyku haram tabi.Çocukluğumda anneannemin evinde o mecburi öğle uykularında onları dinleyerek uyumakla uyumamak arasında gidip gelirdim. Benim bildiğim öğlende sıcak basınca başlarlar serinlik olunca susarlardı.Neyse yine de Mutlukentte çok duyulmuyorlar diye keyfini çıkarmaya çalıştım ama sabahın körü de çekilmiyorlar. Bodrum çok sıcak, trafik sıkışık,insanlar kalabalık,itiş tıkış, herkes heryerde.Yurdum halkım Bodrum'a akmış.

Antalya 14 - 27 Temmuz

Bu sene olaylar hem çok değişik seyrediyor, hem de herşey çok hızlı oluyor. Galiba artık gün 24 saat değil, 16 saat falan bence. Buraya taşındım, evi yerleştirdim, sonra denizim tuttu. Havuz falan da kesmedi beni. Sağolsun arkadaşların evinden davet alınca düştüm yollara. Önce Antalya'daki arkadaşımın yanına. Liseden beri tanışırız, büyüdük evlendik, çocukları oldu, şimdi kızını evlendirme aşamasında. Lara tarafında güzel bir evi var. Kocaman cim bahçe, havuz, çiçek böcek, ağaçlar. Ama ne çok sıcak, 40 derece oluyordu hava. Serinlemek mümkün değil, havuz suyu da ısınıyor haliyle. Kuyu suyundan şuraya hortumla su mu tutsak dedik. Gün boyunca kaç bardak su içiyorduk acaba?
Antalya çok güzel bir şehir, ben onu şöyle dalyan gibi dalgalı kızıl kahve saçları olan balık etli bir kadına benzetirim. Bu da şimdi aklıma geldi, bu şehir böyle birşey çağırıştırıyor, ne garip dimi. Ankara'da otururken oraya tatile gittiğimiz zaman, ortasında palmiye ağaçları olan kocaman Cumhuriyet bulvarını görünce ne hayran olmuştum. Malum öyle palmiyeler şimdiki gibi heryerde yoktu. Istanbulda palmiyenin ne işi var, o sıcak memleketin, güney yörelerimizin ağacı. Tıpkı Begonviller gibi, ölsem burada begonvil yetiştiremiyorum işte.Neyse o cadde artık eski kalmış, ne kocaman caddeler, alt geçitler, bağlantı yolları yapmışlar, ne çok alışveriş merkezleri var, ne şahane apartmanlar var, önleri derya deniz, falezler üzerinde.Restoranlar, kafeler, hertürlü yeme içme adresleri heryer dolu. Balıktan tut, kebapcıdan çık.Atatürk Parkı yapmışlar, kocaamannn bir alan botanik bahçesi, içinde yürüyüş yolları, restoranlar, cafeler, çay bahçeleri, klüpler var. Araba yolu var, caz'dan pop'a turku'den, klasik'e her türlü müziği çalan yerler var.Falezlerin üzerinden denizi seyrediyorsun, pek güzel.
Konyaaltı tarafında ise bütün kumsal ve gerisindeki alan gündüz plaj, akşamları müzikli yerler şeklinde. Her adımda bir başka yer, kimisi kumlar üzerinde teraslar yapmış, kimisi çimler üzerinde minderler atmış, istisnasız her yerde canlı müzik var, biri gitar çalıp söylüyor, birisi pop orkestra, birisi turkuler,birisi animasyonlar falan bir cümbüştür gidiyor. Geçen seneler küçük küçük el sanatları dükkanları da varmış, bu sene krizden herhalde çoğu kapanmış. Gündüz belki plajlara rağbet vardır ama gece girip oturalım diye kolumuzdan çekeceklerdi nerdeyse.Oraları da kriz fena vurmuş. Ama kumsal ne kadar güzel, kocaman gözün alabildiğine gidiyor.
Antalya'da kızlar sokaklarda bikini ile geziyor,tabi o sıcakta ancak dayanıyorlar, motosikletler üzerinde, yaya olarak, parmak arası, bikini belki bir şort veya pareo, erkekler de ustu cıplak bazen. Kimse de dönüp bakmıyor, kimse laf atmıyor, herkezin elinde bir su şisesi sıcakla boğuşuyor bir an önce klimalı bir yere girelim diye bakıyorlar.
Bir de Bambus plajı. Lara tarafında yılların eskitemediği yer, yenilenmiş,teraslar güzelleşmiş su tertemiz,içinden soğuk su akıntıları var, 28 derece deniz suyu sıcaklığında arada yüzerken serinliyorsunuz.Kayalar üzerinde tahta setler halinde düzenlenmiş.Bütün gün havuzdan sonra bana cennet gibi geldi.Yiyecek, içecek servisi güzel, müzikler güzel. Yiyoz, içiyoz, yatıyoz, adios oldum yani.