17 Şubat 2012

Mektup

Yine gazetelerden... geçen hafta sonu Milliyet'te Metin Münir yazdı, oradan bir paragraf çok hoşuma gitti. Burada kayda geçsin istedim, bazen insanın içinden geçip cümleye dökemediği şeyler birdenbire karşına bambaşka bir yerde ve şekilde çıkıyor, sonra bir yerlerine değiyor, bir şey oluyor, tam diyemiyorsun sanki.


"""........ yalnızlık insanın kendine olan sevgisi midir -  diye sordu geçen gün, benim gibi tek yaşayan bir arkadaşım. Bach çalıyor kahvemi yudumluyorum. Bahçeye yağan karın hışırtısı. Mutluluktan gülümsüyorum. Bu yalnızlıktan alınan zevk doğuştan mı yoksa sonraki olayların getirdiği mi, yoksa ikisi mi? Yalnızlıktan alınan zevk de diğer zevkler gibi geçicidir dedim ona. Bir sarkaç gibi, başkaları ile olma ve yalnız olma istekleri arasında gidip gelmekle geçer insanın hayatı. Ne tek yaşamak için geldin dünyaya, ne de tek yaşamamak için. Hayat kitabı olmayan bir dersin sınav soruları gibidir. Ne kadar kafa yorarsan yor, cevapları bulamazsın. Zil çaldığında, boş bir kağıt verip çıkacaksın. """

Böylemi gerçekten, düşünmeliyim, gözden geçirmeliyim, çok katılıyorum bazen, bazen de yok bu seçimler senin değil diyorum, kısmet böyleymiş falan. Yani sarkaç halimiz, bir o yana bir bu yana, doğru valla, gidip geliyoruz işte.


Gazetelerden

Geçen ay cumhuriyet gazetesinde Bekir Çoşkun'un yazısını okuyup bayılmıştım, bir türlü kısmet olmadı buraya aktarmak, geç de olsa kayda geçsin pek beğendim. Bazı kısaltmalarla,
"Yanıt bulamadığınız zaman doğaya dönün.. yandaki bahçeye, arkadaki koruluğa, dere kenarına, ormana, şu yamaca... bakın orada yanıtlar var. 
Kar birleşmenin gücünü öğretir bize.. bir tek tanesi, minik bir kelebek gibi avucunuza konduğunda.. narin, yok olmaya hazır, cılız, zayıf ve güçsüz... ama bir araya geldiklerinde, tüm yolları, bulvarları, köprüleri kapatabiliyor işte kar taneleri...
Kumrudan aşkı öğrenin ...o uzun şarkıları olmasaydı, yarım olacaktı kumruların aşkları... şu serçeler... koca cüsseli canlılar ayazda donarken, şarkılarını bir arada söyleyebilmek için mi sağ çıkıyorlar sabahlara?...
Mahallenin kırma köpeği dürüstlüğü öğretir size... sevdiği halde dişini gösterip havlayan... ya da sevmediği halde kuyruk sallayan köpek hiç kimse görmedi... 
Yaşamında henüz hiç düşmediği halde, masanın kenarına gelince tırnaklarıyla direnen yeni doğmuş kedi yavrusu yaşama içgüdüsünü gösterir... Annesi ise anneliğin yüceliğini...
O deniz kendisi sudur ama ortasında susuz kalanlara bir yudum su vermez cimri... ve cesedi götürüp ortasına atın, karakolun önüne getirip bırakır huysuz...Çünkü o içinde başlayan yaşamı, aynı mükemmellikte, aynı titizlikte, aynı düzeyde ister... ciddiye alınmadığında boğar sizi...
Şu nehir tersine akmaz, çağdaşlık nehir gibidir... ve iyi bakın nehre... o nehir en baştaki minik kar taneleridir...

Soğuk

Kaç zamandır baharı bekleyen kumrular gibiyim. Kar, soğuk, eve tıkılı kalmak, karlar eridi, 1-2 gün yerler kurudu, galiba ısınıyoruz derken tekrar kar yağdı, off çok soğuk, kaçıncı Sibirya soğuğu geliyordan başka bir şey konuşamaz, düşünemez, yazamaz oldum.Devamlı kar muhabbeti, devamlı soğuklar, ısınamamak, öyle atıl olmak, bir şey yapamamak beni sıktı. Kitap okumak güzel, örgü de harikalar yaratmak iyi, evi temizlemek, orayı burayı yerleştirmek, devamlı yemek yapayım ısınırım demek falan tamam ama yeter artık. Ben dışa açılmak istiyorum, hareketlenmek, oraya buraya rahatça koşturmadan keyifle gidip gelmek istiyorum, iki gün ısınınca hafif giyinmek ama sonrasında hasta olmamak istiyorum. Geçen pazar Haydarpaşa protestosuna katılmak için gitmiştim, güneş vardı, deniz kenarında oturup çay içtik, sallandık yürüdük, sohbet derken üşütmüşüm, bu haftayı yarı yatarak, yarı ayakta, sonunda ilaç alarak bitiriyorum. Hala sinüzitlerim akıyor, ağırıyor falan. Hadi haftaya cemreler düşecekmiş, ısınalım, bahar müjdesi cemreleri ılık hava ile karşılayalım. Barajlarımız doldu çok şükür toprak suya doydu inşallah, bereket iyi ama sokakta köpekler, kediler, kuşlar dondular, yiyecek bulamıyorlar. Kumrular her sabah gelip pencere önünde bekliyorlar, hiç çekinmiyorlar, camı açsam da korkup kaçmıyorlar yem bekliyorlar. Evdeki bulgur ve buğdayı onlara yediriyorum, mutlu mesut oluyorlar ama çok üşüyorlar. Bugün bir de fırtına var, her yer uçuyor. Bu son olsun bu son......