9 Nisan 2007

Apartman

Şimdiki evimde tam 12 (yazıyla oniki) senedir oturuyorum. 20 TL ye kiralamıştım. (valla yirmi TL). Buraya taşındığımdan beri 3 iş değiştirmişim, biri bel fıtığı biri sinüzit olmak üzere 2 ameliyat geçirmişim. Kimbilir kaç tane yemek daveti verdim, ramazanlarda iftar sofraları yaptım, kaç kişi geçerken uğradı kahve içtik, kaç defa çay+pastaya arkadaşlarım geldi, yatıya kalanlar oldu. Evin perdeleri 2 defa baştan aşağı değişti, yeni yatak odası yaptırdım, koltuklarımın yüzü, şekli değişti, yeni yemek masası, büfe, sandalyeler aldım. Eski mutfağı kırdırıp yeni baştan mutfak yaptırdım, banyoyu 2 defa yeniden dekore ettim, bu eve göre yeni kilimler aldım, 2 defa boya badana yapıldı ve acaba kaç defa baştan aşağı silindi, ovuldu, yıkandı, temizlenecek diye debelendim.
Ben çok sevmiştim bu dairemi, tam bana göre, 2+1, salon parke, odalar tahta döşemeli, hepsi sistre yapılıp cilananınca ne gıcır olmuştu. Çok güneş almıyordu biraz şikayetçiydim ama olsun ben idare ediyordum. Arka odanın balkonunda pazar sabahları kahvaltı + gazete keyfi yapıyor, yazın güneşleniyordum bile. Her yere yakın, emniyetli, bana benzer komşular etrafımda, gak desem bakkal, guk desem tamirci, hop desek sinemalar, hadi desek bütün dükkanlar benim çevremde.
Şimdi bize çıkın, bu evi yıkacağız diyorlar. Çok eskidi, yerine yenisini, daha yükseğini, daha modern olanını, daha pahalısını, daha çok dairelisini, daha güzelini ama daha ruhsuzunu yapacağız diyorlar (bkz. Keten İnşaat-Selahattin Keten) .
Burası belki 100 senelik bir bina, yüksek tavanlar, banyo ve mutfakda mozaik taşlar, pencereler değişik, iç kapılar camlı, ince uzun, bayağı kallavi bir bina. Buranın dokusuna uygun, eski oturaklı bir hali vardı, çok şık değildi ama birkaç dokunuşla yenilenebilir, şık bir bina olurdu. İçeride zaten bir sürü yenileştirmeler yapıyorduk hepimiz.
İnsan ne fena oluyor, sanki çocuğundan ayrılacak veya memleketinden sürüyorlar seni, nasıl ayrılacağım ben şimdi evimden, komşularımdan, mahallemden, alıştıklarımdan, her ne kadar şikayet etsem de güneş görmeyen evimde çiçek yetiştireceğim diye paralanmaktan nasıl vazgeçeceğim. Balkonda domates bile yetiştirdim (bkz. wwww.pembedomates.blogspot.com).
Bir yanımda ilkokul, her sabah kuş cıvıltısı gibi çocukların çığlıkları, ilk günler yerimden fırlatıyordu beni, birbirlerini boğazlıyorlar sanıyordum, sonra zor alıştım, bir tarafda hastane devamlı ambulans sesleri, yüreğin ağızına geliyor habire, ona da alıştım. Bu yılbaşında hırsız bile girdi salonun balkonuna tırmanıp pencereyi açmış imansız, sadece cep telefonum gitti, fırsatı kalmamış başka birşey almaya, allah acıdı yine bana. Zaten ondan sonra iyice sıtkım sıyrılmıştı bu evden ama işte böyle ciddiye binince işler bir fena oluyorsun yine de. Çünkü her metrekaresine çok emek verdim, çok sevdim, uğraştım, benimsedim, güzel yaşadım, rahat ettim, huzurla oturmuştum. Çok şey paylaştık biz evimle çoook şey, bir de kapının önünde arabaya park yeri buldummu değmeyin keyfimize.
Şimdi hadi çıkın diyorlar, sizi mağdur ! etmeyeceğiz diyorlar ?? Hazirana kadar toz olursanız biz de bu binayı toz edeceğiz diyorlar, kış gelmeden hemen yapalım, en üst katı çatı dubleks yapıp 750.000 $ a satalım diye ilan bile verdik diyorlar. Ne yapacağım ben şimdi....

Ne olur bana yine buralarda ev bulalım, iş yerime yürüyerek gidip geliyordum, zaman kaybı ve araba masrafım olmuyordu. Birkaç tane yer gezdim, kiralar uçmuş, ev sahipleri kafayı yemiş veya hiç matematik okumamışlar. Emlakcılar daha da üşütük. Ne olacak benim halim. Bir gün ağlıyorum, bir gün tamam bulucaz dertlenme diyorum, bir gün panik içindeyim, diğer bir gün bunlar da geçeeerrr diyorum. Şu kafa sağlığım yerindeyken inşallah bir kapıya kulp olurum. Niye bana sayısal lotto tam bu hafta, hemen bu cumartesi çıkmıyor sanki, Keten İnşaat'tan 3 daire birden alırım evi olmayan arkadaşlarımı da alır komşu komşu otururuz dimi?
Tam bu hafta ama, bu cumartesi illa, nolurrr.