26 Mart 2007

Filmler

Beşiktaşdaki Sinanpaşa Çarşısı içindeki DVD cileri keşfettiğimden beri piyasadaki yabancı filmleri seyredeceğim diye koşturmuyorum, hem de sinemada 15 YTL veya 12 YTL ye seyredeceğim filmleri 3 YTL ye alıyorum, sonrada gidip değiştiriyorum. Millet bunu yıllardır yapardı da ben yeni keşfettim, evde seyretmek sinema perdesindeki gibi olmuyor canım derdim. Bayağı da oluyor, çünkü cebim delinmiyor, benim gibi sinema manyağı birisinin her yeni filmi yakalıyacağım diye para saçmasına yetişilir mi ?
Onun yerine Türk filmlerine sinemaya gidiyorum, bazı kaçırdıklarımı da yine DVD den izleyeceğim. Ama son gittiğim " Mavi Gözlü Dev" ve " Mutluluk" için birşeyler söylemek istedim.
Mavi Gözlü Dev filminde oynayan Yetkin Dikinciler' i zaten evvelden beri çok beğenirdim, ( "Babam ve Oğlum" daki performansı nasıl unutulur) burada da hem oyunculuğu, hem sesi, hem de Nazım Hikmet'e benzerliği çok iyiydi. N.Hikmet'in hayatından sadece bir kesit olan bir filmde bile ona yapılan haksızlığın hala devam ediyor olmasına nasıl içiniz burkuluyor, film bitince onun sözleri, şiirleri aklınıza tekrar takılıyor, ne zaman bu ayıbı temizleyeceğiz diyorsunuz. Az ve öz gayet güzel bir film olmuş, keşke onun hakkında birkaç film, belgeseller falan daha çekilse.
"Mutluluk" zaten Zülfü Livaneli'nin kitabı olarak çok güzelmiş, henüz okuyamadım, ama film o kadar naif, o kadar duygu yüklü, o kadar az kelime ile çok şey anlatan bir film ki. Oyunculuğa gelirsek zaten orada kalakalıyorsunuz (kal geliyor yani) Özgü Namal (axess'in afacan kızı) nasıl güzel oynuyor, sanki film değil de kendisi, gerçekmiş gibi. Amerikalarda bu işin ilmini okumuş yeni erkek oyuncumuz Murat Han da çok iyi, rolün duygusunu, o içinden çıkılmaz hali çok güzel dışa yansıtıyor, yılların Talat Bulut'u da bu film için mi saçlarını bembeyaz yaptı, yoksa yaşlandı da tabi hali mi bu oldu bilemedim ama o role çok oturmuştu, o da o rolün dışa verdiği etki ve duygu bakımından çok başarılıydı. Görüntüler harika, Marmaris koylarındaki manzaralar tablo gibi, konu zaten memleketin yarası, ama bakış açıları bakımından çok klişe olmadan, beylik laflar etmeden böyle usul usul içinizi oyuyor, bitince off yaa, neydi bu diyorsunuz, tavsiye ederim gidin görün bunları. Şimdi sırada "Adem'in Trenleri" var, Nurgül Yeşilçay'ı izlemek lazım.
Yabancı filmlerden de yazmadan edemiyeceğim, " Life of Others" (Başkalarının Hayatı) illa görün, harika bir film. "Skandal" çok iyi oyunculuk gösterisi, konu, tipler herkes acıklı ama seyredilir, şapka çıkartılır. Şimdilik bu kadar, devam edeceğim.


Hafta Sonu

Bu hafta sonu hem yorulma çok iş yapma, hem de gezme görme programlarımı başarı ile tamamladım. Cumartesi çamaşır yıkama ile başladım, ne çok birikmiş 3 makina oldu, şimdi onların ütüsü var. Ayy tanıdığınız ütücü varmı, ne olur bana gönderin ütücü arıyorum, herşeyi yapıyorum ama ütü işi çok gözümde büyüyor. Sonra semt pazarlarını ne çok severim. Çalışan kadın olarak alışverişler iş dönüşü marketten olmak zorunda olunca, (seçmesi kolay, bir de eve kadar getiriyorlar) pazardan alışveriş nedir unutuyoruz bile. Hadi bir de pazar yapayım dedim. Cumartesi Beşiktaş pazarı, sebzeler, meyvalar, balıklar, çorapdan geceliğe bilumum penyeler, otlar (ısırgan, radika, ebegümeçi, reyhan, v.s) hamallar, limon satmak için koluna yapışan seni bezdiren çocuklar, peynirciler, zeytinciler, kuruyemişciler (hepsinden illa bir tadarım) , çığırtkanlar, rengarenk tezgahlar çok hoşuma gider, bazen birşey almaktan çok öyle durup etrafı seyrederim. Beşiktaş pazarından semizotu aldım ne güzeldi, bezelye, enginar, bakla, bu mevsimde enn sevdiğim sebzeler, yeme de yanında yat misali. Ama niye şu semizotunu bu kadar çok balçık çamurlu satarlar, evde yıka yıka ellerim buruşur, bir de baklanın ayıklanmış paketlenmiş şeklini çıkarsalar da ellerim siyah olmasa ayıklarken. Bak enginarlar ne güzel hazırlop limon sulu torbaya oradan tencereye 5 dk sonra sofrada.
Sonracıma Pazar tuzlaya köfte yemeye gidelim dedik, sonra hadi bir de pazara girelim dedik. Ben dünden pazar açlığımı doyurmuşum ama olsun, bu başka bir semt, hem de bana hayli uzakta. Baştan aşağı gezdik, bu sefer kıyafet satanlara takıldım, merserize hırkalar sudan ucuz, at sepete, spor yaparken giymek üzere taytlar, t-shirtler çok şekerdi. Bir de kabak aldım tatlı için, nefis çıktı biterayak.
Tuzla köfteci cenneti, genelde "Kekik" köftecisine giderdik, eskilerde de "Doktorun yeri" vardı, şimdi "Filizler" diye bir yeri denedik, valla çok beğendim, tavsiye ederim, deneyin. Hava güzel, karnımız doydu, üzerine kahve, sonra pazarı dolaşma, sonra Özsütde sakızlı muhallebi üstü fıstıklı dondurma, sonra yine şehre dönüş. Pek güzel bir cumartesi pazar geçirdim.