27 Ekim 2010

Gökkuşağı

Alkım, ebemkuşağı, alaimsema, gökkuşağı...
Hepsi aynı anlama geliyor, ama en çok gökkuşağı kullanılıyor galiba. Ben küçükken alaimsema kelimesini öğrenmiştim ve çok hoşuma giderdi söylemesi. Alkım'ı da şimdi öğrendim, hiç bilmiyordum. Yağmurdan sonra güneş açınca, havada bu renkli kuşak oluşunca ben çok şaşırır nasıl oluyor böyle birşey diye hayretler içinde kalırdım. Sonradan fiziksel kimyasal ne gibi oluşumlardan sonra meydana geldiğini öğrensem de, okullarda okutulup kafamıza girsede ben yine de (halâ hem de) bunun sihirli birşey olduğunu, her ne kadar meteorolojik bir olay olmasına rağmen neden her yağmurdan her güneş açmasından sonra çıkmadığı için, kırk yılda bir çıktığı zaman gerçekten çok önemli, çok olağanüstü, sihirli ve gizemli birşey olduğunu düşünüyorum ve deli gibi seviniyorum. Buna herkesin rastlamadığını, herkesin görmediğini, onu farketmenin (veya onun sana gözükmesinin) özel birşey olduğunu düşünürüm, yani öyle zannediyorum. Geçen sene köprünün üstünde görünmüştü, bütün Istanbul görmüştü herkes fotografçı kesilmişti, hem de iki tane birden çıkmıştı, tam köprünün üzerinde oluşmuştu, o sırada ben de arabayla köprünün üstünden, gökkuşağının altından geçiyordum, ne yapacağımı şaşırmış, çocuklar gibi sevinçten zıplamıştım arabada. Bu sene yine gözüktü bana, evde iş yapıyordum, yağmur yağdı bir hayli, sonra güneş açtı, balkona çıktım ortalığa bakmaya, balkonu sileceğim falan, bir kafayı kaldırdım bu güzelim gökkuşağı karşımda uzanıyor ve pırıl pırıl bir güneş, arada bir bulutlara girip çıkıyor ama belki 10 dakika alaimsemayı seyrettim, fotografını çektim, yine çok sevindim, yine sihirli birşey oldu dedim kendi kendime. Acaba başkaları da görüyormu bunu diye konuşa konuşa etrafa bakındım, kaç kişi daha gördü acaba, kaç kişiye daha göründü acaba.....  

Hiç yorum yok: