18 Ağustos 2009

Antalya 14 - 27 Temmuz

Bu sene olaylar hem çok değişik seyrediyor, hem de herşey çok hızlı oluyor. Galiba artık gün 24 saat değil, 16 saat falan bence. Buraya taşındım, evi yerleştirdim, sonra denizim tuttu. Havuz falan da kesmedi beni. Sağolsun arkadaşların evinden davet alınca düştüm yollara. Önce Antalya'daki arkadaşımın yanına. Liseden beri tanışırız, büyüdük evlendik, çocukları oldu, şimdi kızını evlendirme aşamasında. Lara tarafında güzel bir evi var. Kocaman cim bahçe, havuz, çiçek böcek, ağaçlar. Ama ne çok sıcak, 40 derece oluyordu hava. Serinlemek mümkün değil, havuz suyu da ısınıyor haliyle. Kuyu suyundan şuraya hortumla su mu tutsak dedik. Gün boyunca kaç bardak su içiyorduk acaba?
Antalya çok güzel bir şehir, ben onu şöyle dalyan gibi dalgalı kızıl kahve saçları olan balık etli bir kadına benzetirim. Bu da şimdi aklıma geldi, bu şehir böyle birşey çağırıştırıyor, ne garip dimi. Ankara'da otururken oraya tatile gittiğimiz zaman, ortasında palmiye ağaçları olan kocaman Cumhuriyet bulvarını görünce ne hayran olmuştum. Malum öyle palmiyeler şimdiki gibi heryerde yoktu. Istanbulda palmiyenin ne işi var, o sıcak memleketin, güney yörelerimizin ağacı. Tıpkı Begonviller gibi, ölsem burada begonvil yetiştiremiyorum işte.Neyse o cadde artık eski kalmış, ne kocaman caddeler, alt geçitler, bağlantı yolları yapmışlar, ne çok alışveriş merkezleri var, ne şahane apartmanlar var, önleri derya deniz, falezler üzerinde.Restoranlar, kafeler, hertürlü yeme içme adresleri heryer dolu. Balıktan tut, kebapcıdan çık.Atatürk Parkı yapmışlar, kocaamannn bir alan botanik bahçesi, içinde yürüyüş yolları, restoranlar, cafeler, çay bahçeleri, klüpler var. Araba yolu var, caz'dan pop'a turku'den, klasik'e her türlü müziği çalan yerler var.Falezlerin üzerinden denizi seyrediyorsun, pek güzel.
Konyaaltı tarafında ise bütün kumsal ve gerisindeki alan gündüz plaj, akşamları müzikli yerler şeklinde. Her adımda bir başka yer, kimisi kumlar üzerinde teraslar yapmış, kimisi çimler üzerinde minderler atmış, istisnasız her yerde canlı müzik var, biri gitar çalıp söylüyor, birisi pop orkestra, birisi turkuler,birisi animasyonlar falan bir cümbüştür gidiyor. Geçen seneler küçük küçük el sanatları dükkanları da varmış, bu sene krizden herhalde çoğu kapanmış. Gündüz belki plajlara rağbet vardır ama gece girip oturalım diye kolumuzdan çekeceklerdi nerdeyse.Oraları da kriz fena vurmuş. Ama kumsal ne kadar güzel, kocaman gözün alabildiğine gidiyor.
Antalya'da kızlar sokaklarda bikini ile geziyor,tabi o sıcakta ancak dayanıyorlar, motosikletler üzerinde, yaya olarak, parmak arası, bikini belki bir şort veya pareo, erkekler de ustu cıplak bazen. Kimse de dönüp bakmıyor, kimse laf atmıyor, herkezin elinde bir su şisesi sıcakla boğuşuyor bir an önce klimalı bir yere girelim diye bakıyorlar.
Bir de Bambus plajı. Lara tarafında yılların eskitemediği yer, yenilenmiş,teraslar güzelleşmiş su tertemiz,içinden soğuk su akıntıları var, 28 derece deniz suyu sıcaklığında arada yüzerken serinliyorsunuz.Kayalar üzerinde tahta setler halinde düzenlenmiş.Bütün gün havuzdan sonra bana cennet gibi geldi.Yiyecek, içecek servisi güzel, müzikler güzel. Yiyoz, içiyoz, yatıyoz, adios oldum yani.










Hiç yorum yok: