1 Ekim 2009

EKİM


Eylülü de bitirip, ekime geldik işte. Seneyi bitirmeye 3 ay kaldı, yine herşey supersonik hızda geçip gidiyor. Benim buralara yerleşmeye, alışmaya çalıştığım 5 ayım bitti. Hala evde yerleşmeyi bekleyen tablolar, asılacak resimler var, matkaplı birisini bekliyorlar. Bu sene hayatım kökten değişti ya, hem işi kaybetmek, hem de şehir dışına taşınmak, yeni bir yere alışmaya çalışmak. Sanki beni ve bana ait herşeyi tepe taklak yaptılar gibi hisler içindeyim. Diyeceksiniz ki yeni mi düştü jeton ! Hayır yeni düşmedi ama, geldiğimde mayıstı, bahardı, ev güzeldi, yeni eve yerleşmek, süslemek, sağı solu çekiştirmek, bunca yıldır hiç olmayan bir balkona kavuşup, çiçek, böcek, toprak taşımak, tohumdan fide, fideden bitki yapıp balkonda domates yetiştirmek, büyüyorlar mı, acaba ne lazım, sulama, güneşi ayarlama, çuhaların mevsimi geçti begonyalara bak, açelyalar bitti sardunyaları ek, off çok sıcak oldu, yoruldum ben tatile çıkayım halleri. Sonra bir ay orada burada gezinmeler, deniz, güneş ve ben durumları. Ramazan, bayram seyran derken işte hepsi bitti, sonbahar başlıyor, kış gelecek. Havalar erken kararıyor, akşamları pek soğuk oluyor, hele gündüz kapalı ve yağışlı ise işte o zaman bendeki film kopuyor. Her türlü çabaya, iyimserliğe, iyi şeyler çağrıştırmaya, olumlu düşünüp, olumlu bakmaya v.s rağmen bana esmer günler başlıyor. Herhangi bir iş olmadı, olacağı da pek şüpheli, kriz, yer, kadro, yaş, ve daha bir sürü etkenlerden dolayı. Apartmanda komşu, ahbap v.s edinme gibi şeyler sıfır, insanlar ortalıkta gözükmüyorlardı, yaz tatiliydi, ramazandı, okullar kapalıydı gibi şeyleri, bahane ettim, eh doğru şimdi biraz daha gözükmeye başladılar ama, sabahları spora giderken, yürüyüş yaparken gördüklerim çocuklarını okula götüren veya işe gidenlerle sınırlı.

Kendimi temizliğe vurdum, habire sil, süpür, balkon yıka, çiçekleri temizle, sula, orayı ov, burayı parlat. Yeter helak oluyorum, görücüye mi çıkacağım. Sonra yemeğe vurdum, dolma yaptım, kek yaptım, yeni tarifler kesiyorum, denerim diyorum, birilerini davet etmeye rastlatayım da onlara yedireyim diyorum. Kimse gelmez ise ben yiyorum, kilo alıyorum, zaten eski aldıklarımı veremiyorum. Yeter, tonlu salataya talim !

Hal böyle olunca da ben burada ne yapacağım, burası neresi, ben niye buradayım, nasıl oldu da böyle alt üst oldum, bundan sonra ne olacak, hayat bu kadar mıymış, ben bu kadar mıyım gibi düşünceler silsilesi alıp başını gidiyor. Bilmiyorum ne olacak.
Hadi ben yine sanat dergime, oradan maillerime bakmaya, oradan kitap okumaya, oradan belki DVD seyretmeye döneyim. Yoksa kafayı yeme raddeleri gelip gidiyor. İnşallah ekim sonuna kadar acaip iyi, acaip değişik birşeyler olur da ben de kasım yazımda bunları anlatırım. Keşke şu martı olsaydım.

Hiç yorum yok: