31 Ocak 2012

Eskişehir

Eskişehir'e gittik, bir vagon dolusu insan, çoğu Haydarpaşa'da TCDD da çalışanlar, onların arkadaşları, akrabaları, tanıdıkları, çolukları çocukları. Başkent Ekspresi ile, son defa trenle Eskişehir'e gittik. Sabahın köründe yollara düştük, Haydarpaşa'da buluştuk, gazetelerimizi aldık, vagondaki yerlerimize oturduk. Yollarda çalışma varmış, dört saat sonra vardık. Burada hava karlı ve soğuk ya, orada daha fenasını bulacağız diye düşünüyorduk. Sarınıp sarmalanmıştık. Sohbet ederek, yemekli vagonda çaylarımızı içip sigara böreklerimizi yiyerek, etrafa bakarak, ayy kar var, hava açtı, ayy kapattı diyerek Eskişehir'e geldik. Trenlerle ilgili düşüncelerimi daha sonra yazacağım. Şimdi şehir gezimizi anlatacağım.Önce yemeğe gittik, buranın köftesi ve çiğ böreği meşhurmuş. Böreği biliyordum ama köfteyi bilmezdim. Çok acıkmışız hepsini silip süpürdük ama başka yerde gerçek, sıcak, yeni pişmiş çiğ börek yemek isterdim. Neyse sonra düştük yollara, hava soğuk, yerde kar var ama yumuşak, arada güneş açıyor, buz yok, kaymıyoruz, donmuyoruz. "Devrim Arabası" nın sergilendiği DDY nın lokomotif fabrikasını gezmeye gittik. Fotografdaki gibi camekan içinde ilk Türk yapımı araba sergileniyordu. Karakurt denilen ilk lokomotifi de görelim dedik ama cumartesi olduğu için müdür izin vermedi, içeri giremedik. Şehri bilen arkadaşlarımız bize rehberlik yapıyor, Porsuk nehri boyunca yürüdük, iki yanında ne güzel yollar, parklar, bahçeler, kafeler, heykeller, üzerinde hepsi farklı renk ve biçimde köprüler var. Nehir yer yer buz tutmuştu, gondollar parka çekilmiş duruyorlardı. Sonra Odunpazarı semtine yürüdük, iki veya üç katlı evleri restore etmişler, bazıları konuk evi bazıları galeri, sanat atölyesi, otel gibi değerlendiriliyor. Herbiri cart denilebilecek keskin renklere boyanmış ve hafif yokuş üzerinde yer alıyorlar, sağlı sollu yürüyüp onların arasından geçiyorsun, yollar parke taşı döşeli güzel bir ortam, meydanları, sokak lambaları ile hoş biryer. Gece ışıklandırması daha da güzel.Orada haşhaşlı çörek yapan bir fırına daldık, Eskişehir'in simge yiyeceklerinden. Sonra Odunpazarı Belediyesi El Sanatları Çarşısına girdik, başta lületaşından yapılma binbir çeşit hediyelik eşyalara baktık. O kadar hoş bir yer ki, avlu içinde etrafı dükkanlarla çevrili bir alan. Sonra Kurşunlu Külliyesini gezdik, içinde nikah salonu, cam atölyesi, halıcı, sergi salonu, hediyelik eşya dükkanları olan yapısı nefis, bahçesi harika bir yer. Artık akşam oluyor hava daha da serinliyordu, gün boyunca epey yürüdüğümüz için ve soğuktan ayaklarımız kopmak üzereyken acele gar yakınlarına döndük bir kahvede oturup salep içtik. Sonra trenimize bindik ve yarım saat rötar ile yola koyulduk ve gece yarısını geçerken Istanbul'a vardık. Az ama öz bir seyehat oldu, güzel bir şehir, rahatça yürüyüp gezilebilecek bir şehir, hele baharda veya yazın ilk aylarında harika olur bence. Yine gitmeli, gondollarla veya motorla porsuk üzerinde gezmeli, börek yemeli.

Hiç yorum yok: