22 Nisan 2010

Ebrular çoğalıyor

Bugünlerde ebru ile yatıp ebru ile kalkıyorum, rüyamda bile ebru desen ve renkleri görüyorum. Kurs ilerledikçe bizim de öğrendiklerimiz ve marifetlerimiz artıyor, içimizdeki yaratıcılık melekeleri dışarı vuruyor. Hani çok temiz düzgün işler çıkardığımızı söyleyemem, çünkü bir teknenin başında 7-8 kadın sırayla birşeyler yapmaya çalışıyor, vakit kısıtlı, herkesin titizliği, düzeni, eli, bir değil. Böylece benim gibi detaycı, titiz, düzen meraklısı birisi için hayli zor saatler geçiyor, sabırlı ve sakin olmayı tekrar öğreniyorum, kendi sıram gelince  birşeyler yapmaya çalışıyorum. Ama bu beni hiç kesmiyor, illa eve gelince tekrar devam etmek istiyorum. İnşallah maddi durumları ayarlayıp en kısa zamanda kendime bir takım almalıyım ve bu işi kendi başıma sessizce, huzur içinde yavaş yavaş yaparak devam ettirmeliyim. Ne kadar sevdiğimi, orada yaparken nasıl hissettiğimi, meydana gelen gayet acemice işleri seyrederken nasıl bir huşu içinde olduğumu anlatamam. Meğer ben bu işi çoktandır arıyormuşum, şimdi buluştuk, bırakmaya hiç niyetim yok. Düz çizgiyi bile doğru düzgün çizemeyen, eline fırçayı en son orta okulda almış, renklerden sadece belli başlı olanları bilen ben şimdi neler öğreniyorum ve ben bununla var oluyorum hissi duyuyorum. Neden şimdiye kadar yapmadım diye dövünesim geliyor. Bu yaştan sonra sanat açılımı yapıyorum. Daha bu yaptıklarımız battal, şal desen, bülbül yuvası, gelgit dedikleri ebru çeşitleri. Yani aşama aşama fırça kullanmayı, suya boya atmayı ve sonra biz denilen tığ gibi bir aletle şekil vermeyi öğrendik. Sonra sırasıyla düz satıh üzerine desenler yapmayı öğrendik, en son da inşallah çiçek yapmayı öğreneceğiz. Neler yaratacağımı hayal bile edemiyorum. Ama bu hisler, büyük bir hevesle kursa gitmek, orada çalışmak, sonra da yaptıklarımı seyretmek beni benden alıp götürüyor. Çok iyi geliyor bana, çok şükür yine, yeniden bir kere daha, her zaman binlerce kere....

Hiç yorum yok: