22 Ocak 2007

YAŞLANMAK


Zaman bazen çok acele geçiyor, bazen çok yavaş ilerliyor gibi geliyor bana. Bu tabiki bulunduğum ruh durumuyla ilgili birşey galiba. Aynen bazen havanın açık güneşli olmasına rağmen benim içimin karanlık olması veya kapalı yağmurlu bile olsa benim içimin neşeli, gayet pozitif şeylerle dolu olması gibi. Bunlara ek olarak bir de ortalıkta olup bitenlerle ilgili yaşadıklarımız var. Zaman zaman ne kadar geleceğe dair umut dolu, hep daha iyi olacak ümidini yitirme sakın, bunlar da geçecek duygusu varsa, zaman zaman da bundan sonra nasıl daha iyi olacak, ne yapacağız böyle giderse, ne olacak bu durumlar, nereye gidiyoruz, nasıl gidiyoruz gibi gayet ümitsiz hatta kötümser duygular da gelip gidiyor.
Kapı gibi bir adamı pisi pisine öldürdüler, daha 53 yaşındaydı, işi, karısı, çocukları, sevdikleri vardı. Yapacakları vardı, yapmak istedikleri vardı, sevdiklerine doyamamıştı, yaşamaya doyamamıştı bence. Kader diyeceğiz, alın yazısı diyeceğiz, yukarıdaki böyle istedi diyeceğiz ve teslim olacağız.
İnsan işte böyle böyle yaşlanıyor, bir olay daha, bir söz daha, bir insan daha, bir yer daha diye diye, baka baka, göre göre zamanı dolduruyor. Keşke bilebilsek ne zaman vakit gelecek diye, belki o zaman bir parça yapmaya, sevmeye, bakmaya, görmeye, yaşamaya doyarız, içimizde keşkelerimiz kalmaz, ben daha bunu yapacaktım, şuraya gidecektim, onu söyleyecektim demeyiz belki hani...
Yeni bir yıl, yeni bir yaş, yeni ümitler, hayaller, beklentiler, istekler, arzular diyecektim ama insanın içinde birşey bırakmıyorlar, yahutta ben mi çok fazla etkileniyorum, çok dertleniyorum. Belki de benim yaşım benim içimi böyle yaşlandırıyor, halbuki ne görünüşden, ne isteklerden, ne beklentilerden hiç yaşlı hissetmiyordum kendimi ama duygularım yaşlanıyor galiba. Üzülmem artıyor, sevinmem azalıyor, samimiyetsizlikler artıyor, dürüstlük azalıyor, inancım sarsılıyor. Niye niye diye sormakdan bir hal oluyorum, bu da bu yaş sendrumu herhalde. Yine de ümidini yitirme, sakın hiç vazgeçme diyorum....

Hiç yorum yok: