6 Ocak 2008

2008

Yeni yıl geldi, bir heyecan, bir çoşku, bin bir umut, temenni, dilek, istek ve telaşla beraber özümsedik sanıyorum. Arkadaşların evinde, yaş ortalaması 50-60 arası bir ortamda, nefis yemekler yiyip, hoş sohbetlerle, gır şamata ile tombala yapıp ikramiye kazanarak, gecenin bilmem kaçına kadar cin gibi olup, sabaha karşı yattığım yerde pek de iyi uyuyamıyarak yeni senenin ilk gününe adım attım. Hava ne güzel, ne iç açıcı, daha bir moralli oluyorsun, herşey gözüne çok daha güzel gözüküyor.

Bu seneden öyle büyük beklentilerim yok, aslında bütün beklentilerimi yok etmek istiyorum, iyilik, sağlık diliyorum bu sene eskiyi aratmasın diyorum. Ne de olsa geri saymıyoruz, küçülmüyoruz, yani bu günleri de aramıyalım. Ama içimde öyle büyük heyecanlar, sevinçler, umutlar falan yok, hep bir beklenti hali yok, olanlarda sönsün istiyorum. Böyle daha normal, kendini hayatın akışına bırakmış, suya düşen yaprak gibi, denizdeki tahta parçası gibi, dalga, rüzgar, akış seni nereye götürürse oraya doğru gitmek, hiçbirşeye karşı direnmemek, karşı çıkmamak, itiraz etmemek istiyorum. Yani akışa göre kaymak, suyun üstündeki köpük gibi hafif, serbest, eğimli, yani su gibi geçtiği yerlerin formuna göre değişip, devinen, illa yolunu bulan, gittiği yere kadar gidebilen biri olmak istiyorum.

Çünkü öbür türlüsü çok yorucu, mücadele etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek çok yıpratıcı, gerçekden büyük çaba gerektiriyor ve insanı çok yoruyor. Bu demek değildir ki herşeyi kabul edeceğim, herşeye razı olacağım, tabiki imkanlarım, kişiliğim, duruşum ve durumlar nispetinde. Ama daha yavaş, daha seçkin, daha arınmış, daha yalın, daha öz, daha az ve sade olmak istiyorum. İsteklerimi azaltıp, elimdekileri görmek, olmayanların yerine, olanları koyup keyfini çıkartmak, duygularıma daha az kulak verip, akıl mantığıma daha fazla yer vermek, insanlara, olaylara tepkisiz bakıp nötr olabilmek, yani çok etkilenmemek, ne çok üzülme, şaşırma, ne çok sevinme, çoşma, kaptırıp gitme gibi şeyleri bırakmaya çalışmak istiyorum. Duygusuz değil, tepkisiz değil, vur kafasına al lokmayı değil ama nötr olmak, akışına bırakmak, gidişine bırakmak, olduğu gibi kabul etmek, hoş görmek ve hoş görülmek istiyorum. Umarım çok zor değildir ve hepsini yapabilirim.

Kendimle de uğraşmıyacağım artık, kendime karşıda daha hoşgörülü olacağım inşallah. Ben kendime kötü davrandığımı, kendimle çok uğraştığımı farkettim, daha toleranslı, daha anlayışlı olmam lazım. Gereksiz bir didişme halindeyim, galiba mükemmelliyetçilikden geliyor bu. Hiçbirşey, hiç kimse tam değil, mükemmel değil, hepimizin eksik veya kusurlu tarafları var, olduğu gibi kabul et, hoşgör sen aldırma, diyeceğim.

Denizi çok severim, bazen dalgalı, bazen durgun, hafif kıpırtılı, çırpıntılı, poyraz veya lodos, bazı yerler derin veya sığ kıyılar her ne şekilse. Kendim için de öyleyim gibi düşünürdüm, sağım solum belli olmaz, her duyguyu deniz gibi yaşardım, yaşarım hala. Ama ben göl gibi olmak istiyorum bu sene, dingin, durgun, pürüzsüz, saf, yalın, ne lodosdan ve poyrazdan etkilenmeyen, ne girişi var, ne çıkışı, kendi halinde öyle durur göl, göl gibi olmak. Nadasa çekiliyorum yani. Geçen sene hem iş, hem ev değiştirerek hayatımı yeteri kadar çalkantılandırmışım, şimdi yavaşlamak gerek, yeni şeyler söylemek gerek.

Ayrıca, bütün dünyanın insanlarının bir silkinme, bir uyanma, bir sıçrama yapmasını, çok daha insani değerlere önem vermesini, kendi içlerindeki özlerine dönmelerini, sevgi, barış ve huzura daha çok önem vermelerini diliyorum. Hoşgeldin 2008.

Not: Bu Atatürk Çiçeğini de ne severim, yeni yılın simgesidir benim için.......


Hiç yorum yok: