26 Aralık 2006

İKİ KADIN

Bir gün iki kadın biraraya gelirler, şöyle şehir dışına çıkarlar, spor kıyafetler içinde ayaklarında rahat ayakkabılar yürürler. Hava serindir biraz ama güneş ara sıra çıkar girer buluta. Açık havada, oksijen almaya bakarlar, ağaçlar, toprak, evler, kuşlar, gökyüzü, güneş, kediler, köpekler onları görür, selamlaşırlar gizlice aralarında, kimse anlamaz.
Akşam olur, giyinip süs püs yaparlar, deniz kenarında bir balık lokantasına giderler, hafta arası bir akşam olduğu için, hem de o akşam maç olduğu için pek tenhadır ortalık. Sanki koca salonu onlara ayırmışlar, sonra 2-3 masa daha dolar ama bayağı uzaklarındadır oturdukları yere.
Yani kimse duymaz onların konuştuklarını.
Salonun bir köşesinde şömine yanıyordur, içeride hep odun kokusu vardır zaten. İkisi de ayrı ayrı zamanlarda, başka arkadaşlarınla oraya gelmişlerdir, yemeğe, kahvaltıya, kahveye v.s.
Ama o akşam ilk defa ikisi bi başlarına oraya gelmişler.
Masaya otururlar, domatesli roka salatası, karides salatası, kalamar söylerler, kızarmış ekmek gelir, birisi rakı, diğeri kırmızı şarap içer.
Birbirlerini ilkokul 1. sınıfdan beri tanıyorlardır, arada 5-10 sene ayrılık olmuş, başka şehirlere, başka memleketlere gitmişlerdir, başka başka okullarda okumuşlar, başka hayatlar yaşamışlardır ama yıllar sonra yine aniden sokakda karşılaşmışlar ve şıp diye birbirlerini tanımışlar, tekrar dostluğa devam etmişlerdir.
Yemekle birlikte sohbet de başlar, hem yer hem konuşurlar, sonra Kalkan söylerler, ahçı nefis bir kayık tabağın içinde derya kuzusu tava kalkan dilimlerini ortaya getirir, yeme de yanında yat misali, onları da yerler afiyetle.
Çocukluktan, evlilikten, eski kocalardan, çocuklardan, kayınvalideden, hayattan, yeni kocadan, işden, işsizlikden, paradan puldan, arkadaşlardan, dostlardan, gelecekden, geçmişden, aptallıklardan, üzüntülerden, sevinçlerden, çektiklerinden, sevgiliden, anne babadan, kardeşlerden, velhasıl herşeyden konuşurlar. Ağlarlar bazen, bazen de çok gülerler, o günlere giderler, bugünlere gelirler, neydi nasıldı, ne yaptıydık, ne yapamadıydık derler, çook çok konuşurlar. Hafifden sarhoş olurlar, resim çektirirler kadeh tokuştururken, bir hatıra diye saklayacakları karelere biraz kederli, biraz hoş, biraz da yeni umutlarla bakarlar.
Sonra yemek, sohbet, içki biter, kalkar arabaya atlar evlerine dönerler.
Dolu dolu bir gün ve gece olmuştur, kimbilir bir daha ne zaman ve nerede tekrarı olacaktır....

Hiç yorum yok: