4 Eylül 2006

Küçükkuyu



Homeros'un Ilyada destanında Zeus derki ; Egenin mavisi ile, Ida'nın yeşili arasında öyle bir yer vardır ki, orada keskin kekik kokuları içinde lezzetli zeytin çeşitleri ile yaptığım kahvaltının tadını hiçbir yerde bulamadım. İşte orası Gargara ' dır.
Hep yazarım, burayı yazarım, herkes bıktı ben bıkmadım. Burası ufak bir sahil köyü idi şimdi kasabası olmaya doğru gidiyor. Çanakkale'den aşağıya doğru bırakıyorsunuz kendinizi, önce Ezine, sonra Ayvacık geliyor, sonra Assos'a dönme Edremit'e gider gibi yaparken küçükkuyuya geliyorsun. O dağlardan kıvrıla kıvrıla inerken bir manzara çıkar önüne, yemyeşil çamların, zeytin ağaçlarının üzerinden uçar sahile konarsın sanki, ufak bir limanı, sahili, denizi, ne güzel görünür tepeden.
Burada yılların yıpratamadığı bir küçük motel vardır, ben hep ona giderim, belki 20 senedir aynı yere. Idatur Motel, bahçe içinde 2 katlı evler, bahçe ağaç, çiçek böcek dolu, hemen önünde kumsal ve lacivert, bazen mavi, bazen yeşil deniz, öööleee uzanır gider taaa Midilli'ye kadar.

30 Ağustosun arkasındaki 2 günü de alınca 5 gün tatil oldu, attım kendimi oraya, ilk gün şiir gibi bir deniz, pırıl pırıl güneş, allahım ben neredeyim burası neresi ben kimim oldum. Kitabım, meyvalarım, deniz, güneş ve ben.
Yüzüyorum, yanıyorum, uyuyorum, okuyorum, yiyorum, yüzüyorum, böyle gidiyoruz, ama ertesi gün deniz bulandı, hava bulutlandı, hadi geçer açar dedik hafifledi bitti. Ama ertesi gün bir rüzgar bir kıyamet, deniz altüst, hava bulutlu, ha açtı, ha açacak, kenarda ya sabır yatıyorum, kitaba verdim kendimi, denizden pek hayır yok. Datça ve Bodrumdaki arkadaşlarla konuşuyorum oralarda da pek parlak değil. Meğer Istanbul nasıl soğumuş, yağmurlar inmiş, sanki kiş geldi olmuş. Haaa dedik bunların buraya yansıması böyle işte. Neyse az gün kalacağız yaa dert yaptık işte. Son iki gün açıldı düzeldi, yine şiir gibi oldu deniz, nasılda sıcak, yüz yüz doyamıyorsun.
Bodrumdaki arkadaşlar da geldiler, beraber takıldık, limanda sardalya balıklarımızı yedik (bu sene ilk ve son yedim) yürüyüş yaptık, pazar günü de evlerimize döndük. Böylece seneye kadar deniz mevsimini kapatmış olduk sanırım.

Aslinda esas şimdi herkes ortalıktan çekilince, çoluk çocuk evlerine dönmüş, deniz ve plajlar ayların yorgunluğunu üzerlerinden atmak için öyle sakin, öyle sıcak, öyle dingin olmuşken, oralarda olmak vardı, en tatlı incirleri, üzümleri yemek, enn ısınmış denizlerde yüzmek ve güneşin okşar gibi ısıttığı sahillerde yayılmak vardı. Bence Eylül çok güzel bir ay, hem bunaltmayan ama ısıtan bir güneş, hem nefis durulmuş ılık bir deniz, hem de iyice olgunlaşmış şeftaliler, üzümler, incirler, yeme de yanında yat.....

4 yorum:

ibeking dedi ki...

artık bende gidicem şu küükkuyuya keza ölecem meraktan..kaç yıllardır gider bu gezer yazar orya bilir misin okuyucu?ben bilirim

Adsız dedi ki...

Sevgili arkadasim,
kucukkuyu maceralarini ben tiiii 1995'teki ilk tanismamizdan beri dinlerim. Bir gunlugune gitmisligim de vardir ama bir turlu kalip tadina varamadim. Oranin kendine has bir havasi var, ama saniyorum benim gonlumde Kas ayri bir yer edindi bu sene ilk kez gittikten sonra. Yaz ne guzeldi dimi, sicaklara ragmen.
Selamlar.

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

ben de Assos'a gitmeyi çok istiyorum. Eden Garden'ı düşünüyorum ama bir bilene sorayım dedim. Hangisini önerirsin Eden Garden, İdatur, Eden Beach. Beklentime gelince temiz, huzurlu, iyi bir yer olsun.

cevabı sabırsızlıkla bekliyorum

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

Assos'a gidip geldim. Hayatımın en güzel tatilini geçirdim diyebilirim. Kadırga Koyu muhteşem, Bayram'ın Yeri Assos Kadırga Otel mükemmel.