17 Mayıs 2006

Nişantaşı


Ne guzel bir gun değil mi?? Öğlende nişantaşı turuna çıktım, herkes çorapları atmış, kısa kolluları giymiş, utanmasalar askılı bluzları giyecekler, şen şakrak yollara dökülmüşler, göbekler açıkta, beller meydanda, salkım saçak küpeler, yüzlerine bir numara büyük güneş gözlükleri, röfleli saçlar, ağızlarında sakız, ellerinde telefon, omuzlarında marka (veya taklit) çantalar genç kızlarımız, kadınlarımız herkesler buralarda.
Cafeler tıklım tıkış, etraflarında yarı seyirci, yarı gazeteci, yarı avlanmaya çıkmış tipler, bu arada gerçekten bir yerde çalışan ama öğle arasından faydalanıp alış veriş yapmak için koşuşturan daha resmi giyimliler, okuldan çıkmış öğrenciler, taksiler, cipler, son model spor arabalar, kurye motorları, otobüsler, yaya veya motorlu yemek servis elemanları, yürüyüşe çıkmış yaşlılar, mankenler, dizi oyuncuları, yani ne ararsanız tekmili birden bu semtte.
Şehir merkezinde oturmayı, böyle canlı, yaşayan bir semtte olmayı çok severim ama o kadar yorucu ki aslında, o kadar gürültülü ki, yani hiçbirşey yapmasanız bile yürürken yoruluyorsun, eve gidene kadar gürültüden kafan şişiyor, çünkü herşey çok iciçe, arabalar, egzos, kornalar, yayalar, evler, iş yerleri, kazı çalışmaları hepsi bir arada. Nasıl bir mekanizma işliyor valla seyrederken helak oluyorum.
Ama güneş parlıyor, ılık limonata gibi bir hava, canlı, çoşkulu, etrafda çiçekler, kuşlar cıvıldıyor, işte bahar geldi gerçekden, ohh bee....

1 yorum:

ibeking dedi ki...

ben sevmiyorum nişantaşını..bi de bıktım..gerçekten